Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 60
» Son Üye: Eren
» Toplam Konular: 2,852
» Toplam Yorumlar: 3,307

Detaylı İstatistikler

Son Yorumlar
Ekrem İmamoğlu aslında ki...
Forum: Sosyal Medya
Son Yorum: eniyisi
06-09-2022, 05:03 AM
» Yorumlar: 1
» Okunma: 478
Ahmet Aslan, Mehmet Akbaş...
Forum: İndir
Son Yorum: CanCana
10-04-2019, 09:03 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 358
Kutsal Evcimen & Tolga Sa...
Forum: Videolar
Son Yorum: CanCana
10-04-2019, 08:57 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 353
Bozkır’dan Yıldızlar Geçi...
Forum: İndir
Son Yorum: CanCana
06-23-2019, 11:12 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 419
Aleviler Kılıçdaroğlu'na ...
Forum: Beyin Fırtınası
Son Yorum: CanCana
06-23-2019, 11:08 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 435
Aslında Seçim Sonuçlarını...
Forum: Beyin Fırtınası
Son Yorum: CanCana
06-23-2019, 07:48 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 438
Kılıçdaroğlu doğru insanı...
Forum: Beyin Fırtınası
Son Yorum: CanCana
06-23-2019, 07:40 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 436
Ekrem İmamoğlu İstanbul s...
Forum: Manşet Haber
Son Yorum: CanCana
06-23-2019, 07:36 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 435
Trabzon'a Pontus diyen ve...
Forum: Sosyal Medya
Son Yorum: CanCana
06-08-2019, 12:47 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 431
Yasin Keleş & Neşet Ertaş...
Forum: İndir
Son Yorum: CanCana
06-07-2019, 07:28 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 448
Kabe benim ben insanım - ...
Forum: Video Klip
Son Yorum: CanCana
06-07-2019, 07:21 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 485
Bolu Belediye Başkanı Tan...
Forum: Sosyal Medya
Son Yorum: CanCana
06-07-2019, 07:18 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 459
Karadenizli Gençlerin Her...
Forum: Sosyal Medya
Son Yorum: CanCana
06-07-2019, 07:16 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 457
Recep Tayyip Erdoğan'ın t...
Forum: Sosyal Medya
Son Yorum: CanCana
06-07-2019, 07:13 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 460
Ekrem İmamoğlu'na şarkı
Forum: Sosyal Medya
Son Yorum: CanCana
06-07-2019, 07:12 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 454
Ben anlatıyorum sende anl...
Forum: Sosyal Medya
Son Yorum: CanCana
06-07-2019, 07:10 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 374
Bir şey bulamıyorlar Ekre...
Forum: Manşet Haber
Son Yorum: CanCana
06-07-2019, 06:59 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 395
Binali Yıldırım tekrar ed...
Forum: Manşet Haber
Son Yorum: CanCana
06-07-2019, 06:57 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 372
Erdal Erzincan'dan Ekrem ...
Forum: Video Klip
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 09:57 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 412
Gazeteci Ali Tarakçı: Cum...
Forum: Manşet Haber
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 09:56 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 666
Star yazarı: Başı ağrıdığ...
Forum: Manşet Haber
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 09:55 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 430
Dersim Katliamı ile ilgil...
Forum: Alevilik Tarihi
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 01:25 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 430
AA’ya karşı: İmamoğlu açı...
Forum: Manşet Haber
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 01:22 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 377
‘Alevilik başından sonuna...
Forum: Alevi Haber
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 01:21 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 394
ABF İnanç Kurulu: Alevi İ...
Forum: Alevi Haber
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 01:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 357
Sivas Katliamı’nın firari...
Forum: Alevi Haber
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 01:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 388
Ege - Mustafa Kemal'in As...
Forum: İndir
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 01:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 376
Aşık Veysel - Bana da Ban...
Forum: İndir
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 01:10 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 463
Ali Sizer - Çira (2019) F...
Forum: İndir
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 01:09 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 372
Fazıl Say & Plays Say - T...
Forum: İndir
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 01:08 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 322
Çeşitli Sanatçılar - Yol ...
Forum: İndir
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 01:00 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 353
#İZLE! Zer Filmi İndir
Forum: Alevi Sinema
Son Yorum: Pervane
05-12-2019, 12:44 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 351
23 Haziran'da İstanbul Bü...
Forum: Beyin Fırtınası
Son Yorum: CanCana
05-11-2019, 11:56 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 360
Vatandaşa cart curt yok
Forum: Beyin Fırtınası
Son Yorum: CanCana
05-11-2019, 11:53 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 336
Bahçeli AHaber mi izliyor...
Forum: Beyin Fırtınası
Son Yorum: CanCana
05-11-2019, 11:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 368
Ozan Ali Cemdalı – Sivas’...
Forum: İndir
Son Yorum: Pervane
05-10-2019, 10:54 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 362
Sevcan Orhan – İçimden Ge...
Forum: İndir
Son Yorum: Pervane
05-10-2019, 10:53 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 312
Dodan – Oğul (2019) Singl...
Forum: İndir
Son Yorum: Pervane
05-10-2019, 10:52 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 296
Muharrem Aslan – İklimsiz...
Forum: İndir
Son Yorum: Pervane
05-10-2019, 10:51 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 265
Ali Rıza Yüksel – Şu Beni...
Forum: İndir
Son Yorum: Pervane
05-10-2019, 10:51 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 249

 
  Küfede minarenin Hz. Ali nin önünde secde etmesinin anlamı nedir?
Yazar: Pervane - 08-18-2018, 12:01 AM - Forum: Alevilik Tarihi - Yorum Yok

33768364_10216156290925055_831167628809601024_n-6.jpg

Cabir bin Abdullah el-Ensari şöyle anlatır.
Zamanın sahibi İmam Bâkul-ilme Küfe şehrinde secde eden minare konusunu sordum.
Canı olmayan bir şeyin secde etmesi nasıl bir durumdur?
Sonra Bâkır şöyle dedi:”Ey Cabir! O ilahi bir zuhurdu;
Ali’nin velayetinde minarede ortaya çıktı ve(o minare)Ali’nin zuhurunu kabul etti,secde ederek ona bağlandı.

Ey Cabir! İnananların sultanı/emiri Ali’nin velayet ve hilafetle zuhur ettiği gün ,O’nun zuhurunu bütün dünyaya arz ettiler.Gök ,yer,dağ,deniz,bitkiler ve onlara benzeyen herşeye ;adları Cebrail,Mükail,Azrail ve İsrafil olan bu atanmış vekillerede bu zuhuru arz ettiler.

Ali’nin velayetindeki ilahi zuhuru kabul eden herkesin içinde iyilik ve huzur yeşerdi;kabul etmeyenlerin içinde ise azap ve eziyetler ortaya çıktı.Ali’nin velayetindeki ilahi zuhur,ilkönce göklere arz edildi;hepsi kabul ettiler ettiler,güneş,ay ve melekleriyle bütün bu parlak yıldızlar ortaya çıktı.Sonra Ali’nin velayetindeki ilahi zuhuru dağlara arz ettiler.Kabul eden dağların üzerinde hep koyunlar,çeşitli meyveler,insanlara yararlı olan ilaçlar,değerli cevherler,insanlara yararlı olan hayvanlar ve kuşlar vardır.Kabul etmayen dağlarda hep kayalıklar,dikenler ve zarar veren yırtıcı hayvanlar bulunmaktadır.”

“Sonra Ali’nin velayetindeki ilahi zuhuru denizlere arz ettiler.Kabul eden denizlerin hepsinin suyu güzel olup içinde yararlı avlar,anber cevheri(gâv-ı anber)ve diğer değerli cevherler gibi insanlara yararlı olan şeyler bulunmaktadır.Bu denizlerin dibinde de inci,sedef ve bunlara benzeyen şeyler vardır.

Kabul etmeyen denizlerin suyu ise tuzlu,acı,kötü ve kokuşmuş olup içinde balina ,yılan,ejderha ve buna benzeyen zararlı avlar vardır.

Sonra Ali’nin velayetindeki ilahi zuhuru ovalara arz ettiler.Kabul edenlerin hepsi rengareng bitki ve otlar,güzel sebzeler ve çiçeklerle doludur.Kabul etmeyen ovalar ise çöl ve çorak olup hiçbir yararları yoktur.Sonra Ali’nin velayetindeki ilahi zuhur u yırtıcı ve dört ayaklı hayvanlara arz ettiler.Kabul edenlerin hepsi,insanların yiyebileceği hayvanlardır.Kabul etmeyenler ise hiçbir yararı yoktur.Hepsi,kaplan,çakal,domuz,ayı ve bunlara benzeyen leş yiyicilerdir.Bunların eti insanların yemesi için uygun değildir.”
“Daha sonra Ali’nin velayetindeki ilahi zuhuru dünyadaki cevherlere arz ettiler.Kabul edenlerin hepsi altın,gümüş,yakut,firuze,zebercet ve yararlı madenler gibi değerlidir.Kabul etmeyenler ise kavres(gavres),kireç ve bunlara benzeyenlerdir.”

“Sonra Ali’nin velayetindeki ilahi zuhuru kentlere ve köylere arz ettiler.Kabul edenler kent ve köylerin insanları hep dindar,inkar edenleri ise hep kafirler ve yolunu şapıtmış olan kişilerdir.

Ey Cabir Kur’an’da Allah’ın sòzü şöyle geçer(K.22,18:”Göklerde ve yerde olanların güneş,ay,yıldızlar,dağlar,ağaçlar,hayvanların ve insanların bir çoğunun Allah’a secde ettiklerini görmüyor musunuz?

İnsanların birçoğu azabı hak etmiştir.Allah’ın alçalttığı kimseyi yükseltececek yoktur.”)

…Hz.İMAM BAKIR…

Bu konuyu yazdır

  Aleviliğin İlkesi Nedir ?
Yazar: Pervane - 08-17-2018, 11:59 PM - Forum: İnanç ve İbadetlerimiz - Yorum Yok

Alevilik, bütün dinlerin harman edildiği ve son din olarakda İslamiyetin içinden çıkıp yükselen bir insanlık yoludur. Aleviliği İslamiyetin içinde veya dışında aramaya gerek yok. Alevilik dinler dünyasını aşmış, dinler üstü felsefe ve ilimle yoğrulmuş bütün insanlığa açık dört kapılı bir kültür çeşmesi, yönetim hukuku, sosyo-eko anlamdada paylaşımı öğreten, din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin insanı insan olarak seven ''fena fillah ve vahdedi vucut'' felsefesiyle 'Enel Hak' düşüncesiyle bütünleşip en büyük araştırılması gerekn ilim ''İnsan'' kavramını kabul buyurmıuştur. 

ALEVİLİK , İNSANLIK ve İLİM YOLUYLA YAŞAR 

Anadolu Aleviliği, vicdan özgürlüğüne, ilerlemeye ve uygarlığa sürekli kapısını açık tutmuştur. Çağdaş anlayışıyla da, kadın – erkek eşitliğini, aklın üstünlüğünü kendisine ilke olarak almıştır. İslamda şekil öne çıktığı için İslamın öngördüğü farklı yorumlardan uzak durup, çağ dışı etkilenme olasılığını dikkate alarak, Alevi düşüncesi, reformist olmayı, yolunu ilimle özdeşlestirip çağı kendisine değil, kendisi çağa uyan sosyo-kültürel bir yaşam düzeni seçmiştir. Cafer Sadık buyruğundan esinlenerek yenilikci, bugünün yenisi, yarin için yaşlanmış olabileceğini göz önünde tutarak, kendini hergün reformlaştıran düşünce akımıdır. 

Alevilik, insanlığın hak – adalet mücadelesinden bir halka olduğu için evrenseldir,çağdaştır. Kırklar Meclisi, birlikçi, bölüşümcü, eşitlikçi bir meclistir. Alevilik, ırkçı, dayatmacı değil, eşitlikçi, özgürlükçü, katılımcı ve çağdaştır. İradi – seçenekli ve rızaidir. İstekli ve teslimyetcidir. Çünkü, Talip mutlaka ikrarlıdır. Bu ikrara Mürşit, dede, baba da dahildir. İkrarın dışına hiçkimse yolumuz gereği çıkamaz. 

Alevilik, bir sır aynasıdır. Bir yüzü Hak’tır, diğer yüzü Halktır. Yani sosyal yaşam ve ekonomik mücadelesi veren bir politikadır. 

Alevi sisteminde gerçek bir hukuk sistemi vardır. Bu sistem içinde kimse yanlışlık yapamaz. Medeni ahlak öcelik kazanır. Sünnü İslamda olduğu gibi ‘Üç defa ‘’Boşsun, boşsun’’ diye basit anlamda kadına kesinikle haksızlık yapılmasını kabul etmez. Hatta eşiniz evlilik kurumunda verdiği ikrarı suistimal etmediği sürece, eşler birbirilerini aldatmadığı sürece ‘’İsteğe göre boşanmak’’ bile yasaklanmıştır. Eski geleneklerimizden kalan Ata erkil sözü kadın erkek ayırımı yapmadan gerçek anlamda kadın – erkek eşit haklara sahip olduğuna vurgu yapmıştır. Ana erkil sözcüğü, ata erkille eş anlamı ifade etmektedir. 

Anadolu Aleviliğinde juri uygulaması vardır. Pir, Mürşit, Rehber üçlüsü talibi dara (Dara çekmek yargılama anlamındadır) çektiği zaman onu tesir altında bırakmamak için şu teminatı verirler ; “ Ey talip, dar olup divana durdun; Dilli ve Başlısın, özündekini eline al, gerçekleri söyle” diye suçluya özgürlük hakkı tanınır. Yani akıl ve zeka sahibi bir kişisin, gerçekleri saklamadan özünü ve vicdanını sorulayarak cevap ver anlamı taşır. Bunun adına da halk mahkemesidir. 

Alevi dünyası hiç bir tarih dönenminde polis sistemine gerek duymadan halk yönetimiyle de aşırı baskısız ve sivil toplum katmanları olarak yaşamışlardır. 

Aleviler, tarih boyunca ilerici, yeniliğe açık, çağdaş ve aydın olmuşlardır. Her dinden insana aynı gözle bakmışlardır. İnsanları değerlendirirken din, dil, ırk ve renk ayrımı yapmamışlardır. Her zaman güzel giyinmeyi, güzel konuşmayı, iyi düşünmeyi, sevmeyi ve sevilmeyi ilke olarak almıştır.

Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım,
Sevelim, sevilelim,


Dünya kimseye kalmaz” diyen ulumuz Yunus Emre olmuştur. 

Alevilik, tek anlamıyla kültürü, dünya görüşünü, siyasi düşünceyi, dini, bilimi, giyimi, yaşambiçimini, hoş gürüyü, sevgiyi vb. gibi olayları içine alan, ilerici, çağdaş ve laik biçimde yorumlayarak bütün meselelere bilimsel ve gerçekçi bir gözle bakan inanç sistemidir.

Bu konuyu yazdır

  Aleviler Oruç tutar mı?, Alevilikte Oruç
Yazar: Pervane - 08-17-2018, 11:59 PM - Forum: İnanç ve İbadetlerimiz - Yorum Yok

Aleviler bir ibadet biçimi olarak oruç tutarlar. Ama bu soru ile sorulmak istenen Ramazan orucu ise; Aleviler, Ramazan orucu tutmazlar. Ramazan Orucu’nun Kur’an Kaynaklı farz bir ibadet olduğunu kabul etmezler. Ramazan Orucu’nun da 5 vakit namaz gibi Emeviler döneminde İslamiyet içine sokulduğuna inanıyorlar.

Aleviler, tüm peygamberlerin veHz. Muhammed’in de tuttuğuMuharrem Orucu’nu tutarlar. Bu oruca Kerbela Olayı nedeniyle iki gün daha ilave ederek 12 gün olarak tutarlar. Buna matem, yas orucu da denir. Ayrıca bazıları bu orucu 3 günde Masumu Pakları (Masumlar) yani savaşlarda öldürülen çocuk yaştaki suçsuz, masum temiz çocuk şehitler için tutulan orucuda ilave ederek tutarlar. Bu tutulan 3 günlük ek oruca; “Masum-uPaklar Orucu” denir. Böylece 10 Muharrem orucu 15 gün olabilir.

Oruç sonunda ise; 12 çeşit kuru meyve ve tahıl çeşidinden oluşan Aşure yemeği pişirilir ve herkese lokma olarak dağıtılır. Bu orucu 12 yıl tutanlar 12 kazan aşure pişirerek törenle Aşureleri dağıtırlar.

Bu konuyu yazdır

  Alevilik Ilke Ve Ögretisi
Yazar: Pervane - 08-17-2018, 11:57 PM - Forum: İnanç ve İbadetlerimiz - Yorum Yok

Alevilikde temel öğreti asırlardan beri gelen doğaya olan inanç ve doğanın gücüne saygıyla eğilip, "Araştırılması gereken en büyük ilim insandır" düşüncesinde birleşir. İnsan doğduğunda hiç bir din, dil, ırk, inança ait olarak doğmaz. Ancak, ana karnında hangi dil ve kültürle beleniyorsa, o kültürle tertemiz bir ruh ve bendele doğar. Gelişme çagığında sosyolojik coğrofya ortamıyla kaynaşarak büyür. Batini dinlerde olduğu gibi, Türkiye’de Sünnü İslamiyet  dayatma ve devletin istediği gibi din eğitimi verilir. Din, inanç özgürlük hakkı devletin elinde kalır. İnanç devletin tekelinde kaldığı için adı şeriat olmasa bile din devleti olarak empoze edilir. Oysa, Alevilikte, inanç değiştirmek için hiç bir zaman baskı yoktur. Alevi olmak için alevi bir aileden olmak gerekmez.. Aleviliği kabul etmek için kişi kendi isteğiyle hazır olması gerekir. Aleviliğe girmek isteyenlere Talip denilir. Talip uzun bir akademik eğitim yolculuğuna hazır olması gerekir.  Talibe bir soru yöneltilir: 

“Bizim yolumuz demirden leblebi, ateşden gömlektir. Bu gömleği giyebilecek, leblediyi de yiyebileceksen gel”. 
Bu söz insana doğanın güçünü öğretmeyi ve ölmeden ölüme hazırlık yoluna giden sanat sahnasini yaşatmaktır.

Eğitim sürecinde Aleviliğin temelini oluşturan üç ilkesi vardır. 

Eline:            Kişisel nefis terbiyesi.Hırsızlık yapmamak. 
                      Kendine ait olmayana el uzatmamak. 
                      Kendi özsaygına sahip olma. 
                      Hareketlerine sahip olmak. 
                      Başkalarını incitmemek. 
                      Yardıma ihtiyacı olanlara yardım elini uzatmak.

Eline kavramı, kişisel bağlamda yukardaki kısa açıklamadan daha da derindir. Bir tür kendi nefsini kötülüklerden temizlemektir. Açık kalpli, hayır sever ve insani yardım yapan kişi olmak demektir. İstek ve ihtiyaç arasında balans yapmaktır. İhtiyaç fazlasını yoksullarla paylaşmak. Açgözlü ve zevk düşkünü olmamak. Temel ilkede, kendi kendini terbiye etmek, hareket ve tavırlarıyın insancıl olması demektir. Paylaşımı bilmektir. Elinde olanı başkalarıyla paylaşmaktır. Açık yürekli olup, cömert olmaktır. Yoksula yardım eli uzatıp, paylaşmayı öğrenmektir. Kendi değerlerini yardıma ihtiyacı olanlarla paylaşmak demektir.

Beline          Zina’dan uzak dur. Ayıp olanı yapma. Nefsini kontrol et. Edepli ve 
                      terbiyeli ol. Hilekar / aldatıcı olmaktan kaçın. İç dünyanı bütün 
                      kötülüklerden temiz tut. Şevk (özünü) ve tabiyetini temiz koru.
                      Başkalarına akrşı cinsel duygularını yok et.

Alevilikte, törelere karşı durmak, ihanet ve boşanma yasaklanmıştır. Eşine şevkle saygı duy. Başkalarına karşı kötü duygu ve fenalık yapmamak.Eşine veya hukuken hayatını paylaştığın kişiye ihanet etmemek. Karşı cinsiyeten olan insanlara tek ruh ve kendin gibi bak. Bencil duygularını yok et. İç dünyandaki kötülükleri temizle.

Diline              Edep, erkan ve yol dediğimiz üçlemin sonu olan Diline kavramı 
                        oldukca geniştir. Dil ile söylediklerine dikkat et.  
                   Başkalarına, kendine davranılmasını beklediğin bigi davran. Küfür ve kötü dilden uzak dur. 
                   Kendi saygınlığını (asaletini) koru. Başkalarının aleyhinde konuşma. 
                   Dedi kodu yapma. 
                   Öz dilini yabancı kelimelerle kirletmeye yer verme. 
                   Terbiyene sahip ol, başkalarına karşı kibar ol.

Diline kuralında, kendi asaletini korumanın daha da ötesine giden değerler, alçak gönüllü olmakla, dilin yarattığı kültürel değerlere sahip çıkma anlamını da taşır. Kendi diline ve kültürüne saygı duyulmasını beklediğin gibi  diğer kültür ve dillere saygı duymak. Diline kuralında, kendi asaletini korumanın daha da ötesine giden değerler, alçak gönüllü olmakla, dilin yarattığı kültürel değerlere sahip çıkma anlamını da taşır.

Alevilik, 2000 yıldan fazla kendi gerçek dil değerlerine sahip çıktığı için bugünlere kadar taşınmıştır. Dil aracılığıyla kendi töresini ve kültürünü korumuştur. Birlikte yaşamın değerini, karşı kültürlerin ve dillerin de saygınlığına sahip çıkmakla günümüze dek gelmiştir.Aşağıdaki deyim, dile ne kadar önem verildiğinin ifadesidir:

‘’Bir ulusu yok etmek istiyorsanız, önce o ulusun kültrünü ve gelenegini koruyan dili kirletmekle başlayınız’’

Açıkca görülen o ki, 2000 yıl sonra bile ulusal bağlarımızın birarada olmasında, birbirimizi anlamamızda ve Türkce’nin bu günlere taşınmasında bile dilin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz.Gelenek, kültür ve dilin bile evrime uğramasına karşın, kendimizi yenilemekle değerlerimizi korumayı başardık.

O nedenledir ki, Alevilik diğer millet ve kültürlerin varlığını inkar etme yerine, değişik milletleri, dil ve kültürleri kucaklayan bir düşünce akımıdır. Bu da kirlenmemiş dile sahip çıkmanın yolundan geçer. Kendi diline ve kültürüne saygı duyulmasını beklediğin gibi  diğer kültür ve dillere saygı duymak.

Alevi Bektaşi kültüründe inancın temel taşını oluşturan dört kapı kırk makam asırlarca süregelen gelenektir. Ne varki, bunca yıl sünni kalem ustaları bunu iman, namaz ve niyazla karıştırmışlardır. Dedelik kurumunu bir çıkar, sömürü aracı olarak gören dedeler de sünni yazarlara malzeme sağlamışlardır. İşte bizce atamızdan yadigar kalan sözler....... Aleviliğin öğretisi bir eğitim sahnaesidir, bu akademik olgunlaşma sahnesini sırayla veriyoruz.

Aleviliğin ilk temel taşı olarak şu sıralamayı yapabiliriz:

Şeriat

Ateş,

Bir başka söyleyişle

Şeriat

Anadan doğmak

Tarikat

Su

 
Tarikat

İkrar verip, peyman almak

Marifet

Gök

 
Marifet 

Nefsini Bilmek, ölmeden ölümü tadmak

Hakikat

Yer. (Topraktır)

 
Hakikat 

Özünü bilmektir.

Yine bir başka deyişle, dualarımızda bile bizim yolumuz altıgendir diye geçer. Bu deyişe biz şu gözle bakarız. 

Şeriat

Ateş,

Bir başka söyleyişle

Şeriat

Bir ilkokul

Tarikat

Su

 
Tarikat

Ortaokul

Marifet

Gök

 
Marifet 

Lise

Hakikat

Yer. (Topraktır)

 
Hakikat ise

Üniversite

Hak için Hak aramak

Akıl

 
Hakı aramak 

Lisans ve Üstlisans Yapmak

Hakla Bütünleşmek

İlimdir   

 
Hakla Bütünleşmek

Doktora yapıp  – İlimin sonuolmadığını göstermektir

Görüleceği üzere; Alevi Bektaşi düşüncesi doğayla bütünleşmiş hakkı akılla aramış, ilim ışığıyla da düşüncesini hep yenilemiştir. Bu bağlamda biz dört kapıyı bir akedemik eğitim, kemale ulaşmak için bir sınav olarak görmekteyiz. O nedenle de, dört kapıya şu pencereden de bakarız:

Doğrusu Alevilik, ilimin sonunun olmadığı ‘’Ebedin sonu, Ezelin de başlangıcıdır’’ düşüncesini savunan, yenilikci, halk yönetimi ve insana odaklanmış bir yönetim düzeni ve kültürel yaşam biçimidir.

Hoşca kalın, Hakça kalın  - Veyis Haydardedeoğlu

Bu konuyu yazdır

  Alevilikte Kadının Yeri
Yazar: Pervane - 08-17-2018, 11:56 PM - Forum: Alevi Yazılar - Yorum Yok

Kadın, 2000 yıldan buyana Alevi Bektaşi düşüncesinde kutsallaştırılmıştır.  Eski Türk inançlarından olan ''Ata Erkil'' düşüncesi Alevi Bektaşilikde ''Ana Erkil'' olarak yerini almakla kadının yüceliği vurgulanmış ve kadının yeri cemlerede ayrıcalık kazanmıştır.  Elbette, Türk dünyasında bu düşünce yeni değil, Henüz 1300 yaşında olan İslamiyet'den de önceki zaman diliminde görülmektedir.   Bilindiği gibi dört yıl önce Hırıstiyan dünyasında kadın Rahibenin kilisede ayin yapabilmesine olur veren sistem oldukca büyük tartışma yarattı. Böylece,  din, sosyal yaşamda ve insan vicdanında büyük sorun yaratır diye, bu atamayı hem yargı mercek altına aldı, hemde hırıstiyan dünyası karşı gelmişti.  Oysa,  Alevilik yaşamında kadın 2000 yıldan fazla kutsal sayılmıştır.

Hacı Bektaş düşüncesi asırlarca Anadolu toplumu tarafından kucaklanmış ve yaşatılmıştır. Ne varki, bu yenilikci akım 14. yy'yılda Yıldırım Beyazıt'la kesintiye uğramış, oğlu Sultan Selim zamanında bu kesinti kıyımlarla doruğa ulaşmıştır.  

Bundan sonra da, değişik yörelerde farklı ayaklanmalar olsada, Osmanlı tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştı. Bu süreç içinde yeni bir sisteme gerek duyulmuş ve ilk defa polis sistemi yaratılmıştır.

Peki bu yenilikci akım neden kesintiye uğramıştı? 16. yy'ılın başlarında Osmanlı din kültüründe rönesans adı altında ibadet şeklinde değişime zorlamış, Türkçe olan ibadeti Arapça'ya çevirmiş ve bir Arap'laşma süreci başlatmıştır. Yazım dili Arapça, ibadet dili Arapça ve Divanı Hikmet Kuran'a dönecek ve Arapça okunacaktı. Anadolu halkı ayaklanmalarının bedeli olarak toplu katliamlara varan kıyımlarla baş başa kalmış, kültürel farklılık yok sayılırcasına etnik temizleme yolu seçilmiş ve halk Alevi - Sünnü diye iki ayrı kutuplarda yer almış. Rönesans adına, II Selim fermanına karşı gelenler, Kıbrıs, Makedonya, Arnavutluk ve Ege adalarına sürgün edilmiş, kabul edip düzene ayak uyduranlarda Arap kültürünü kabul etmekle başbaşa kalmıştır. Bu dönem, Alevi Bektaşi inancının temizlenme harekatının başlangıcı olmuştur. Artık,  Anadolu'da iki toplum vardır. Padişah Arap'laşatırma fermanına karşı gelen Aleviler ve fermana boyun eğen Sünnüler diye. (II. Selim Fermanı - Dr Nazım Beratlı'nın Kıbrıs Türk'ü Alevimi sayfasına bakınız)

Bu sistem, aynı zamanda kadını kutsallaştıran sistemi yıkıyor, kadının sosyal haklarını hiçe sayıyordu. Padişah tarafından görevlendirilen din ülaması (Kadı), kadın haklarını yasaklayan ferman üzerine ferman çıkarıyordu. Asırlarca, kadına Ana Erkil hakkı tanıyan kültür sistemi yok oluyor ve kadını erkeğin hizmeticisi olarak tanıyordu. Kıyafet değişimi, mal mülk edinme, eğitim, sosyal hak ve vatandaşlık hakları kaldırılıyor Türk kavimlerinde süregelen yaklaşık 4000 yıllık kadın özgürlüğüne kelpçe vuruluyordu.

Bu dönem Türk toplumu arasında parçalanmanın temel taşını oluşturur. Fermana karşı gelmenin maliyeti acımasız ve çok ağırdı. Baskı, toplu kıyım ve sürgün bunların başlıca cezasıydı. Din Arapça, ibadet Arapça ve yazım dili Arapça olacaktı. Bunun üzerine Molla yetiştirme okulları açılıp Anadolunun her tarafına gönderip bir kültürel asimilasyon başlatılmıştı.

Ne varki, günümüz AKP iktidarı sanki Padişah fermanı gibi anayasa değişimine giderek kadın haklarını 16. yy'ıla taşırcasına yenilik adına ideolojik tabana dayanan düzenlemelerle kadın haklarını tekrar ihlal etmeye başlamıştır.  Elbette, bu sistem Türkiye'yi yine bölecek ve16. yy'ın karanlık dönemine mi taşıyacak diye akla geliyor. 

Dolmabahçe sarayında bunu daha iyi ve net şekilde görebiliyoruz. Selamlık ve Haremlik diye iki ayrı bölüm var. Selamlık bölümünde ibadet yeri kapatılmıştır. Yaklaşıp içine baktığınızda 40'lar makamını görebilirsiniz. Haremlik bölümünün ne zaman yapıldığını söylemeye gerek yok. Yinede bilmeyenler için yazalım. Anadolu Türk'ünü Arap'laştırma süreci başladığı dönemde yapılmıştır. Kadına yasak burada getirilmiş ve kadın toplu meclislerden ayrılmıştır.

Geleneksel Türk kadını giyim kuşamı Arap kıyafet kültürüyle değiştirilmiştir. 
Manto -  Feraçe olarak bilinen (Ferajeh) kıyafet üstü atılan bir giysiydi. (Feraçe Türkçe kökenli bir kelime değildir. ya Arapça ya da Farsça'dır)
Baş Örtüsü  -  Buna da Yaşmak denildi (Yashmahk). Boyun ve yüzün alt kısmını kapatmak için kullanıldı. (Farsca bir kelime)
Göz Örtüsü -  Peçe olarak bilindi ve yüzün (Phecheah) üst kısmını kapatmak üzere kullanıldı.

Osmanlı Padişahlarından en güçlü ve kanun adamı olarak bilinen Kanuni Sultan döneminden sonra (1520-1566), İmparatorluk  17.yy'da doğu ve batıda en fazla fetihlerle genişleme dönemini yaşamıştır.  Hiyaraşik sistemde büyük değişimler yaşandı. Kadına kraliçe statüsü verildiyse de, İslamlaşmada önemli görevler yapıp yetki sahibi oldu. Ancak, siyasal hayatta söz sahibi hakkını hiç elde etmedi. Daha doğrusu kadın özel toplantıların dışında halka açık yerlerde konuşma özgürlük ilkesini yaşamadı. Diğer kraliyet kadınları gibi yetenek, zeka ve bilgileri için ne ödül verildi, ne değerlendirildi,  ne de halk arasında fikirlerini açıkca söyleyebildi. 

Osmanlı hanedanlığı din temeline bağlı bir sosyal düzen kurmuştu. Her kişinin otorite nişanını belirleyen işaretleri vardı. Savaş dönemleri hariç kıyafetde rütbeyi simgeleyen bu nişanlar her zaman takılması gerekliydi. Örneğin,Rusyalı Büyük Peter'in reformlarını örnek alarak, Fes, feodalismin simgesi olarak 1826 Vakayi Hayriyeden sonra Sultan II Mahmut tarafından yenilik adına kıyafet reformunun bir parçası olarak kullanılmaya başlandı. Bilindiği üzere Vakayi Hayriye yani Hayırlı Vaka, Yeniçeri ocağının Belgrad ormanlarında yerle bir edilmesiydi. Aslında bunun adı vakayi hayriye değil de vakayı şerriye olmalıydı zira bu dönem Osmalının yok oluşunun başlangıcıydı. Çünkü kadın kıyafetinde işlenen bir çok faili meçhul cineyetler bu dönemde işlenmiştir.

Tabi ki, 1923'de Atatürk'le başlayan sosyal reformlar, 1925'de şapka kanununuyla devam etti. 1934 Yasaklı Kıyafetler Kanununuyla dini temele dayanan tüm işaret, sembol ve nişanları kaldırdı. Anadolu giyim kuşamını Avrupa kıyafetiyle kıyasıya değiştirildi. 

Bu hareketle Osmanlı döneminde kadın haklarının yoka sayıldığı devirin bir derece sonu olduğunun da habercisi oldu. Özgürlük getirilirken tüm Arap kıyafeti ve Arapça olan herşeyin sonu demekti. Modern Türk kadınının değerlerinin yeniden yaratılması ve çıkarılan kanunlarında kurumlaşmasıyla kadın haklarının 400 yıllık uğradığı kesintinin sonu demekti.  

Günlük "Vakit" Gazetesi 30 Mart 1930'da Atatürk'ün şu sözlerini yayınladı  "Efendiler, kahraman Türk kadını yerde sürünmek için doğmadı, zira omuzlarda göklere yüceltilmeyi çoktan hak etmiştir".  

3 Mart 1924 Halifelik devrinin kapandığı günlerin hemen arkasından, kadının hak ettiği seçme ve seçilme hakkı veriliyor, Arap alfabesi kaldırıllması için harekete geçiliyor, onun yerine latin alfebesi getirilmesi gibi bir çok reflormların yanısıra, kıyafet, eğitim ve kadınların eğitimi için bir seferberlik başlatmak gibi bir hayli yeniliklerin ayak seslerininin duyulduğu günlerdi. Atatürk bu yenilikleri getirirken bir hayli hurafe ve mollaların isyanınıyla karşıladıysa da kısa zamanda üstesinden gelindi. İsyanlar bastırıldı ve yeni doğan Cumhuriyet meclisine 1935 yılında 19 kadın Millet Vekili seçildi. Solda parlementoya seçilen ilk Türk kadın millet veklilleri.  

1926 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabulle yürürlüğe giren ve Türk kadınlarını "şeriat" zincirinden kurtaran Medeni Kanun ile, Türk kadınına 400 yıl evvel kaybettiği hakların iade edilmesinin temeli oluşmuştur. Artık kadın güçlenmeye, kişiliğini bulmaya başlamış ve erkeğinin yanında sosyal faaliyetlere katılmaya hazırdır. Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Haklarının Verilmesi Medeni Kanun ile erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadınına, 3. TBMM tarafından 3 Nisan 1930' da kabul edilen bir yasa ile belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır. 1931 yılında da Türk kadını ilk kez tıp dünyasında varlığını göstermiş ve ilk kadın cerrahımız çalışmaya başlamıştır. 

4 Mayıs 1931' de ilk toplantısını yapan IV. TBMM tarafından 26 EKim 1932' de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı tanınmış; ertesi yıl da, 8 Ekim 1934' de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir başka yasa ile kadın-erkek eşitliği alanında bütün haklar, "Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı" nın tanınmasıyla verilmiş oluyordu. Atatürk' ün Kadın Hakları Konusundaki görüşleri ve gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı 'nın yaymaya çalıştığı kadın hakları ile ilgili görüşler, Atatürk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve çoğunlukla da uygulama alanına sokulmuştur. Atatürk, Cumhuriyet' in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923 'de şöyle demiştir: "Bizim sosyal toplumun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir." 

Atatürk, çağdaş bir düşüncenin ürünü olan bu sözleriyle kadının toplumdaki yerini belirlemiştir. Atatürk' ün Türk kadınına beslediği sevgi ve saygı, Kurtuluş Savaşındaki gözlemleri ile iyice perçinleşmiştir. 1923 yılında Konya' da yaptığı bir konuşmada, bu hissiyatını büyük bir içtenlikle dile getirir. "Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez".

Yapılan devrimler sonunda İslam mahkemeleri kapatılıyor, Şeriat kanununu İsveç Medeni Hukukuyla, Ceza Kanunu da İtalyan modeliyle değiştiriliyordu. 

1926 ile 1934 yılları arasında yapılan reformlarda Aile hukuku, yurtdaşlık kanunu ve kadına tanınan hakların yalnız İslam dünyası değil batılı ülkelerde bile  şaşkınlık yaratmış ve bir ilke imza atıyordu. Bunlardan en önemlisi de, 1926 yılında kadın haklarının verilmesi 11 yıl İsviçre'den ve 12 yılda Fransa'dan önce Atatürk tarafından vermiş olmasıydı. 

Keriman Halis Türkiye'yi 1932 Dünya Güzellik yarşmasında temsil etti. 3 Ağustos 1932 günü yapılan seçimde panel Jurileri  Güzellik yarışmasının ödülünü bu genç Türk kızına vermekle Dünya Güzeli seçmişlerdi. 1934 yılında soyadı kanununda Atatürk dünya  güzeli Türk kızına "Ece" soyadını vererek sen bizim Türkiye'mizin Ece'sisin dedi. Zira Türkçe de Ece kraliçe anlamına geliyordu..  http://www.alevilik.com.au/../oldsite/dogus/1932%20Turk%20Guzeli%20Kerime%20Halis.JPG 

Sağda 1932 yılı Dünya Güzelli Keriman Halis ve solda da 2002 Güzellik yarışmasında Türkiye'yi temsil eden Azra Akın. 

Atatürk devrimleri öncesi ve sonrası Türkiye nasıl kıyaslanabilirki. Bir tarafdan kadın haklarını ihlal etmiş, kadını erkeğin hizmetcisi olarak gören bir Osmanlı mantığı, diğer tarafdan kadın ve erkeği aynı terazide gören hatta kadına öncelik veren Atatürk devrimleri. Atatürk'ün şu sözlerini nasıl çağın gerisinde düşünebilirsiniz ki: "Kadınlarını okutmayan milletler yok olmaya mahkumdur".    

Batı dünyası önünde en büyük bir başarı kaynağı, günümüzde Cumhuriyet mahkemelerinin en yüksek zirvesinde bir kadın hakimin olmasıdır. Yüksek mahkeme bir kadın hakimin emanetine bırakılmıştır.  Bu gün Türkiye'de avukatların, hakimlerin doktorların çoğunu kadınlar oluşturuyor hatta sayıları ABD'den yüksek orandadır.  Bilim ve siyasetden tutda en üst yönetim kadroları ve basın yayın örgütlerini bile kadınlarımız temsil etmektedir. 
Buda günümüz Türkiye'sinin modern yüzü. 
 

Ne garip bir iştir değilmi? Günümüzün AKP hükümeti zamanı geri çekip Türkiye'nin dokusunu 
14. yy'la taşımaya çalışmaktadır?  

Veyis Haydardedeoğlu

Bu konuyu yazdır


Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping