Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Çorum Katliamı (1980) - Alevi Katliamı
#1
Çorum olaylarını anlatmadan önce biraz da olsa bu Anadolu kentini tanıyalım;

Çorum Nasıl Bir Şehirdir?

"Çorum" denince; akıllara ilk olarak leblebi, kiremit, sırtarlında harç taşıyan işçisi gelir. Bunun dışında çok eski yerleşke olan Çorum, tarihi sayfalara da tanıklık etmişlerdir. Hoşgörüsüyle bilinen Hitit uygarlığı bu topraklar üzerinde yaşamıştır ve bu kente birbirinden güzel tarihi yapılar bırakmışlardır. Buraya geldiğiniz zaman Hattuşaş, Şinova, Boğazkale, Alacahöyük’ü gördüğünüz zaman tarihin başka bir sayfasına gideceksiniz. Hoşgörü şehri olan Çorum'un 1980’lere gelindiğinde suyu zehirlendi. Alevilerin ve Sünnilerin bir arada yaşadığı bu şehirde kargaşa ya da nefret yayılması istendi. Böylece dış mihraklar ve iç mihraklar sağ ve sol olarak ayrıştıramadıklarını; mezhepsel olarak ayrıştırmaya başladı. Çorum'da farklı mehzepleri barındırdığı için nefret yaymaya uygundu. Yıllardır sorunsuz yaşayan kapı komşular birbirine düşman kesildi.

corum-katliami3.jpg

1980 yılı Türkiye’nin siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik vb. tarihinin çalkantılarla dolu olduğu bir yıl oldu. Türkiye tarihinin en kanlı askeri darbesi bu yılın 12 Eylül’ünde yapıldı. İşte böyle kanlı altüstlerin yaşandığı bir yılın en kanlı sahnesini Çorum’da yaşandı. Sünni yurttaşlar, Alevi yurttaşlara karşı kışkırtıldı. İnsanların dini duyguları 12 Eylül günü darbe yapmayı planlayanların elinde, basit bir provokasyon enstrümanı haline getirilip arkasına devletin derinlerindeki güçlerin olanakları konularak kanlı bir katliama dönüştürüldü. 

27 Mayıs 1980′de Gün Sazak’ın öldürülmesini bahane eden karanlık güçlerin kışkırttığı MHP’li faşistlerin öncülüğünde bir grup, 28 Mayıs günü Çorum’un en işlek caddelerinde terör estirmeye başlar. Dükkânlar yağmalanır, alevi demokrat esnaflar dövülür. Alevilerin yoğun olduğu Milönü mahallesine saldırırlar. Çorum’da katliamın startı verilmiştir ve bu saldırılar belli Aralıklarla 5 Temmuz 1980′e kadar sürer. Devrimci ve demokrat Çorum halkının katliamcılara karşı olağanüstü bir direniş sergilemesi binlerce insanın katledilmesinin önüne geçer, ancak buna rağmen Çorum kan revan içinde kalır. 

DARBE İÇİN KATLİAM

27 Mayıs 1980 – 5 Temmuz 1980 arasında yaşanan Çorum Katliamı, tıpkı 6-7 Eylül katliamında olduğu gibi, özel harp mamülü olduğu besbelli olan bir kanlı provokasyondur. 12 Eylül askeri darbesini yapanların darbeyi meşrulaştırmak için giriştiği açık bir provokasyondur. Çorum katliamı 12 Eylül darbesinin şartlarını oluşturmanın son halkasıdır. Okuyunca insanın tüylerini diken diken eden katliam hikayesi anlatmaktaki amacımız katliamcıların gerçek yüzünü bir kez daha hatırlatmak ve katliamcılardan hesap sorma görevinin hala omuzlarımızda olduğunun altını bir kez daha çizmektir. 

HAZIRLIKLAR BAŞLADI

Katliam Emniyet Müdürü Hasan Uyar görevinden alınarak, yerine Dersim’de birçok karanlık olaya adı karışan Nail Bozkurt getirilir, Milli Eğitim Müdürlüğü’ne de MHP’nin militanı olarak tanınan Fethi Katar. Yine ırkçı ve faşizan görüşleriyle tanınan Rafet Üçelli’de Çorum valiliğine atanır. Demokrat olarak bilinen devlet görevlileri sürgün edilir, MHP’lilere silah ruhsatı yaygın biçimde verilmeye başlanır. 

HAREKETE GEÇİLDİ

MHP’li eski bakan Gün Sazak’ın öldürülmesini bahane eden “karanlık güçler” 28 Mayıs günü Çorum’un en işlek caddelerinde terör estirir. Cadde ve sokaklar “Kana kan, intikam” sloganlarıyla faşist saldırganlarca işgal edilir. Solcu ve Alevilere ait işyerleri yağmalanır, tahrip edilir ve yakılır. Saldırıya uğrayanlar, güvenlik güçlerine başvurduklarında “Toplumsal olaydır, müdahale edemeyiz” yanıtını alırlar. 

KATLİAMIN BAŞLADIĞI AN

Saldırganların bir kolu, demokrat ve sol görüşlü Çorum Gazetesi’ne; sol yayın satan Bahar Kitapevi’ne saldırarak tüm eşyalarını, malzemelerini dağıtır ve tahrip ederler. Saldırganların büyük bir kolu da, solcuların, Alevilerin yoğunlukta olduğu Milönü Mahallesine yönelirler. Başka bir kol, Kuruköprü, Üçevler, Sigorta ve Mutluevler semtine yönelirler. Bazı polislerinde saldırganlara yardımcı oldukları saptanır. Bu semtte 45 yaşlarında Servet Yıldırım isimli bir kişiyi öldürürler. Celal Erdoğan (öğretmen), Salih Yılmaz (Öğretmen), Turan Kabakulak, Vedat Eliaçık, Hüseyin Şimşek, Sefer Eken, Sezai Güren, Neşet Aydın, Mustafa Nallıca Sadık Vasıfoğlu, Hasan Köse, Aşır Demirel isimli sol görüşlü kişilerde kurşunla ağır yaralanır. Yine Altınevler semtinde evlerinin balkonunda oturan iki kız kardeşe silahla ateş edilir ve her ikisi ağır yaralanır. 

KATLİAMA VALİLİK İZNİ

Vali Rafet Üçelli, sokağa çıkma yasağı koyar. Katliamdan korunmak için savunma amacıyla halkın oluşturduğu barikatların kaldırılmasını ister. Saldırıya uğrayan halk, sokağa çıkma yasağına uyarken; saldırganlar özgürce sokaklarda saldırılarını sürdürürler. Vali Üçelli, halkın kendini savunması için kurduğu bu barikatın kaldırılması için Jandarma Komutanı Yarbay Vural Güride’ye emir verir. Halk ise, can güvenlikleri için kurdukları barikatı kaldırmamakta direnir. Eğer halk barikatlar kurup direniş gösterme basiretini göstermeseydi; Çorum Katliamı’nın dünyanın en büyük katliamları arasına girmesi işten bile değildi. 

ALEVİ AVI BAŞLADI

Kuruköprü, Sigortaevleri, Terlemezevler, Milönü, Kale, Esnafevler, Şenyurt, Bahçelievler, Karşıyaka, Nadık Mahallelerinde ve semtlerinde saldırılar devam etmektedir. Alevi köylerinin yolları işgal altındadır. Ahmetdoğan, Çobandoğan, Savak Yoğunşehit ve Kozluca köylerinde yaşayan Aleviler dışarı çıkamamaktadır.  Mutluevler semtinde bir inşaatta iki ceset bulunur. Kimlik belirlemesinde birinin Yahya BARAN’ın, diğerinin de Osman AKSU’ya ait olduğu ortaya çıkar. Her ikisinin el, göz ve ağızlarının bağlandığı, vücutlarında 18′er kurşun yarası olduğu saptanır. 

ÖLÜ SAYISI ARTIYOR

Çorum – Eskiekin Köyü sınırları içinde, buğday tarlalarında iki gencin cesedi ortaya çıkar. Kazım Güler’e ait cesedin kurşunla delik-deşik edildiği, kimliği belirlenemeyen cesedin de aynı biçimde önce işkence, sonra silahla öldürüldüğü; Bayat’ın Gökboğaz mevkiinde ise silahla taranmış Şeref Şahin adında bir genç ile Elvan Çelebi köyü sınırları içindeki tarlalarda SSK Çorum Hastanesi’nde çalışan Necati Göktaş’ın silahla taranmış cesetleri bulunur. Merkez’e bağlı Turgut Köyu’nden Çorum’a gelmek üzere yola çıkan Ali KAYA’da yolda silahla öldürülür. 

BÜYÜK KATLİAM HAZIRLIĞI

Günler ilerledikçe artan ölümler büyük bir katliam hazırlığının habercisi olaylar daha çok yaşanır olur. Çorum halkı, faşistlerin hazırlıklarının katliama dönüşeceğinden kuşku duyar ve ilgilileri uyarmaya çalışır. AP Çorum İl Başkanı Yardımcısı Erol Şahin, CHP İl Başkanı Cemal Solmaz’la birlikte vali ve emniyet müdürüyle görüşürler. MHP’nin saldırı hazırlıklarını ileterek önlem alınmasını isterler… Aynı tarihte yeşil renkli 19 AT 535 plakalı ve 131 Murat markalı (Adnan EZEJDER’ e ait ) bir otomobil, sol görüşlülerin oturduğu semtlere dalar, çevreye ateş açar, ateş sonucu Hatice İlhan isimli bir lise öğrencisi ağır yaralanır. Çorum Valiliği ve emniyeti girişimlerin hepsine kulaklarını tıkar ve hiçbir önlem almaz. Bu arada olayların önlenmesi için girişimlerde bulunan AP İl Saymanı Celal Taşçı’nın evi MHP’lilerce önce bombalanır ve sonra yakılır. 

BÜYÜK KATLİAM BAŞLADI

1 Temmuz 1980 günü, ” Ya tam susturacağız, ya kan kusturacağız ” sloganıyla ikinci katliam başlatılır. Terlemezevler ile SSK Hastanesi civarında, yerleştirilen uzun menzilli silahlarla solcu ve Alevi evlerine ateş açılır. Faşistlerin egemen olduğu semt ve mahallelerde silah sesleri, kenti çınlatmaktadır. Pek çok semtin tüm telefon şebekeleri kesilmiş, haber alınamamaktadır. Faşistler Çorum’a gelen yolları keser, araçları tahrip eder, esir aldıkları insanlara işkenceyle öldürürler. Günün bilançosu 4 ölü 10 yaralı, 50 ev ve işyerinin tahrip edilerek yakılmıştır. Bu gelişmeler üzerine vali sokağa çıkma yasağı ilan eder. Ama saldırganlar ellerini kollarını sallayarak rastgele sağı solu kurşun yağmuruna tutar, ev ve işyerlerini yakmaya devam eder. 

‘CAMİ YAKILDI’ PROVOKASYONU

4 Temmuz sabahı, vali bir gün önce koyduğu sokağa çıkma yasağını kaldırır. Faşistler ise halkı tahrik etmek için kendi adamlarını değişik camilere dağıtırlar. Cuma namazının bitiminde içeri girerek “Ey Müslümanlar, solcular-Aleviler Milönü’ndeki Alaaddin Cami’ye bomba attılar. Cami yanıyor, namaz kılan Müslümanlara katlediyorlar” diye bağırırlar. Tahrik sonucu Cuma namazından çıkanlar ellerine ne geçirmişlerse topluca Milönü’ne koşarlar. Çorum’un değişik camilerinden binlerce tahrik edilmiş öfkeli insan Milönü’ne yığılmıştır. 

POLİS DE BİZZAT KATILDI

Polis panzeri ve arkasındaki üç sivil araba ile Çorum’da operasyona girişirler. Panzer, mahalleden geçerken hedef gözetmeden ateş açar, Hatun Dursun isimli hamile bir kadın kafasına gelen iki kurşunla yaşamını yitirir. Öğretmen Hüseyin Özdemir ağır yaralanır. İstanbul’da Tıp öğrenimi gören ve faşistlerin saldırısını duyunca memleketine dönen Süleyman Atlas’da, panzerden ateşlenen silahın hedefi olur ve omzundan yaralanır. Panzerdeki polisler yaralı öğrenciyi alıp SSK Hastanesine götürür. Bir gün sonra Süleyman Atlas’ın işkenceyle öldürülmüş cesedi babasına teslim edilir. 

TRT’DE KATILDI

TRT’de “Çorum’da Alaaddin Cami’sine patlayıcı madde atılması ve dışarıdan ateş açılması ile olaylar başladı.” Haberini  sık sık vermeye başlar. Çorum’da da telsizlerle “Aleviler camiyi bombaladı” söylentisi yaygınlaşır. Evinde oturan tarafsız Sünniler istemeye istemeye yayılan dedikoduların etkisiyle Milönü’ne koşarlar. Oysa Alaaddin Cami’ye ne patlayıcı madde atılmış, ne de dışarıdan ateş edilmiştir. Haberin hiç bir doğruluğu olmamasına rağmen, TRT’nin evire çevire Çorum’da cami bombalandı diye haber vermesi katliamın iyice yaygınlaşmasına sebep olur, İskilip yolu üzerinde Yazı Mahallesinin çıkışında biri kadın 7 kişi elleri bağlı olarak silahla öldürülmüş bulunur. SSK Hastanesinin morgunda 7 ceset bulunmaktadır. Ölü sayısı 17′ye çıkmış. Kimliği tespit edilenler: İsmail Solmaz, Veli Solmaz, Hasan Bağzık, Rıza Candan, Ahmet Doğan, Şükrü Yalçın, Mehmet Yılmaz, Mehmet Şahinci, Mustafa Yıldırım, Aziz Gündoğdu ve Ali Paçacı… 

KÖYLERE SIÇRADI

Kızılkaya Köyü Alevidir. Çorum katliamının acılı haberini radyoda duyarlar. Çorum’dan gelen komşularından öğrenirler. Yakınlarının durumunu öğrenmek için Çorum’a gidenlerin yolu kesilir, rehin alınırlar. Bir daha da haber alınamaz. Aramaya başlarlar. Mercimek tarlasına geldiklerinde tüyler ürpertici bir durumla karşılaşırlar. Paçacı’lara (Ali Paçacı) ait traktör yarı yanmış vaziyette orada bulunmaktadır. Traktör ve toprak arasında yarı yanmış durumda baba Ali Paçacı’nın cesediyle karşılaşırlar. Yanında oğlu Veysel’inde işkence edilerek öldürülmüş cesedi bulunur. Arpa tarlası içinde başka bir ceset daha bulunur. Çorum’un birinci olayından beri kayıp olan Yoğunpelit Köyü’nden Musa Kireçli’dir. Yaydığı köprüsü civarında şoför Ali Gündoğdu ile tarla sahibi Rıza Ayvaz’ın kolları kesilmiş, kafa derisi yüzülmüş cesetleri ile; Selman ESER’in kafası kesilmiş, ayaklarından asılmış cesedini bulurlar…” 

Tarihimizin acı, kan ve gözyaşıyla dolu bir zaman diliminde yeralan, faşistlerce gerçekleştirilen Çorum Katliamı, her ne kadar 27 Mayıs 5 Temmuz 1980 tarihleri arasında kabul edilse de, Çorum, ilçe ve köylerinde uzun bir süre devam etmiştir. En son 14 Ağustos 1980 sabahı Kargı köyünden Mecitözü’ne gitmek için hareket eden 5 ilerici köylü, yolda araç beklerken faşistlerin silahlı saldırısı sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir. 

Çorum Katliamı, 57 yurttaşın hayatını kaybettiği, 200′ün üstünde yaralı; 300′e yakın ev ve işyerinin tahrip edilerek yakıldığı; binlerce ailenin göçüyle tarihin en karanlık sayfaları arasında yerini aldı. Katliamın belgeleri “kozmik odaların” raflarında indirilerek hesaplaşılmayı bekliyor. Türkiye’deki bütün katliamların gerçek sorumluları ortaya çıkarılıncaya dek özgürlük, adalet ve demokrasiden bahsetmek mümkün olmayacak… Bu vesileyle katliamda yaşamını yitiren yurttaşları bir kez daha saygıyla anıyoruz. 

TÜRK GENERALLER VE ABD’Lİ AJAN

Katliamın en kanlı kısmının hemen ertesinde 8 Temmuz’da Çorum’a gelen darbeci generaller, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya ve Jandarma Genel komutanı Orgeneral Sedat Celasun kanlı görevin “başarıyla” icra edildiğini yerinde incelediler. TSK’nin darbe yapan komuta kademesinin işbirlikçisi ABD Büyükelçiliği’nde 2. katip olarak görevli CIA ajanı Robert Alexsander Peck ise çok önceleri, 1980 yılının başında Çorum’a gelmişti. Çorum’da belediye başkanı ve vali ile görüşmeler yapar. Daha sonraki yıllarda vali ve belediye başkanı ile yaptığı görüşmeler devlet sırrı bahanesiyle açıklanmaz. 

KATLİAMLAR DEVLET POLİTİKASI

Türkiye topraklarında yaşanan tüm katliamlar gibi Çorum Katliamı da bir devlet politikası olarak ortaya çıktı. Bu politika 1915 Ermeni Katliamında, Dersim katliamında görülmüştür. Van da orgeneral Mustafa Muğlalı katliamında görülmüştür. 6–7 Eylül katliamında görülmüştür. Nurhak’ta, Kızıldere’de görülmüştür. Daha yakınlara geldiğimizde; 77 1 Mayısında görülmüştür. Balgat’ta, Beyazıt’ta, Piyango tepede, Bahçelievler’de, Tepecikte görülmüştür. İnciraltı’nda görülmüştür. 1 Mayıs mahallesinde görülmüştür. Malatya’da, Maraş’da, Sivas’ta, Gazi Mahallesinde görülmüştür. Özellikle son 30 yıldır da Kürt illerinin her bir köşesinde saymakla bitmeyecek yoğunlukta binlercesine tanık olmaktayız. ‘Bin operasyon yaptık’ diye itiraflarda bulunulmuştur. Ve bugün de katliam politikaları devam etmektedir. Özel Harp Dairesi’nin komutanları katliamları “muhteşem örgütlenme” diyerek açıkça üstlendiler. Diğer taraftan ise katliamcıların yargılanması, hesap sorulması “derin güçlerin” marifetleriyle hep engellendi. Kimi katliamların sorumluları yakalanıyor gibi gösterilse de işin özüne dokunulmadı. Katliamcıların merkezi hep işinin başında olmaya devam etti. Bu gerçek Çorum katliamında da devam etti. Bu katliamların hepsinin arkasında, “Özel Harp Dairesi’nin, JİTEM’in, Ergenekon’un” kanlı parmak izi çıktı. Devletin izi çıktı. Bu gizli savaş örgütlerinin karanlık ve kanlı güçlerin darbecilerin ve Kürt sorununda çözümsüzlük yanlılarının hizmetinde olduğu hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde biliniyor. Çorum Katliamı’nın hesabını sormak, bugün işlenen katliamlara sessiz kalmayarak, katliamcılara karşı sesini yükseltmekten geçiyor… 

21372362_1824022311242378_5837674369962213376_n.jpg

Günlük Gazetesinde çıkan yazı  

Devrimci 78’liler Federasyonu arşivinden yararlanılarak hazırlanan bu yazı, 1 Temmuz 2010 tarihli Günlük Gazetesi’nde yayınlanmıştır. 1 Temmuz 2010


______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 2 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping