Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Hatay/Kırıkhan Saldırısı (1971)
#1
15.jpg


5 Mart 1971’de Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde yaşananlar, adeta sonraki Alevi katliamlarının provası ve habercisi durumundadır. Nedenleri ve oluşum biçimiyle de, Alevi katliamlarının tipik bir örneğidir:

1- Sonraki Alevi katliamlarında olduğu gibi, etnik ve sermaye-sefalet çelişkileri açısından kozmopolit bir bölge olan Hatay-Kırıkhan seçilmiştir.

2- Yörede Kürtler, Türkler, Araplar ve son Ermenilerin mensup olduğu Alevi, Sünni ve Hıristiyan unsurlar yaşamaktadır. Bu nedenle etnik ve dinsel açıdan farklılıkları olan bir yerleşim birimidir.

3- Alevi toplumu ağırlıkla CHP’ye oy verse de, sonradan Türkiye İşçi Partisi ve Dev-Genç başta olmak üzere sosyalist akımlar da dikkat çekici biçimde güçlenmiştir.

4- Daha Manda Yönetimi’nden beri Alevi ve Kürt kimliğiyle öne çıkan Göçmen ailesinin şahsında Alevi, Kürt ve Sol kimlikler hedef alınmıştır. Göçmen ailesi, Koco Elbistan ailesi ile birlikte, Manda Yönetimi’nden bu yana, Dersim Katliamı’ndan çıkarak buraya gelen Vet. Dr. Mehmet Nuri Dersimi’yi korumalarından dolayı devletin hedefi halindedir. Dersimi, Türk devletinin kendisini öldürme çabasını ve Koco Ağa ile Mehmet Ali Göçmen’in kendisini nasıl koruduklarını ‘Hatıratım’ kitabında (Özge Yay. 1992, s. 195-196) anlatmaktadır. Zaten, Kırıkhan Olayı’nda matbaası yağmalanan Ali Göçmen, Nuri Dersimi’nin eşi Feride Hanım’ın damadıdır ve TİP’lidir.

5- Sonraki katliamlarda olduğu gibi, burada da, önce camiye pislik atıldığı şaiyası çıkarılmış, ardından camiye ses bombası attırılarak halk galeyana getirilmiş ve cihad çağrısı yapılmıştır. Burada da, sonrakilerde olduğu gibi Alevi mahallelerine saldırılar düzenlenmiş ve “tekbir” getirilerek “bunları öldürüp cennete gideceğiz” sloganı eşliğinde evler ve işyerleri yağmalanmıştır.

6- Madımak’taki yakarak katletmenin girişimi burada yaşanır ve Ali Göçmen’e ait matbaa ve Dağyeli Gazetesi binası benzinle yakılmaya çalışılır. Konuyu işleyen bir gazeteci de, şu tespitte bulunur: “Kırıkhan saldırısının önemli bir özelliği, yıllar sonra yaşanan Madımak katliamına benzerliğidir. Ali Göçmen’e ait matbaa, içindekilerle birlikte, benzin dökülerek yakılmaya çalışılır. Ancak içerdekilerin kararlı ve silahlı direnişi üzerine bu katliam gerçekleşemez. Eğer bu girişim gerçekleşebilseydi, Madımak türü bir katliam, o zaman yaşanmış olacaktı. Kırıkhan saldırılarında 2 kişi ölmüş, 17 kişi yaralanmış, evler yakılmış ve yağmalanmıştır.” (Aziz Tunç: Alevi Katliamları, Ak-El Vakfı yay. 2010).

7- Ali Göçmen’le birlikte matbaayı koruyanlardan biri de Şaban Bakır’dır. Onun aktardıkları da, sonraki katliamlara aynen benzemekte ve onları çağrıştırmaktadır: “Kırıkhan, farklı etnik köken ve mezheplerden insanların, birbirlerine kırdırılma politikasının ilk denendiği yerlerden birisidir. 1970’li yıllarda sivil faşistler eğitim kampları açmış ve buralarda silahlı eğitim görüyorlardı. Bu komando kamplarında eğitilenler, insanlar arasında ikicilik yaratarak yapmayı düşündükleri katliamların zeminini hazırlıyorlardı.

Mart 1970’de, Alevilerin çoğunlukta olduğu bir mahalledeki Hamidiye Camii’ne ses bombası atıldı. Bu, tamamın saldırıyı başlatmak için hazırlanmış bir provokasyondu. Olayın ertesi günü, faşistler çevre il ve ilçelerin sağ partilerinin il ve ilçe başkanlarına çağrı telgrafları çektiler. Belediye hoparlörlerinden saldırıyı teşvik eden, ‘Cuma günü miting yapılacağını, mukaddes camiye leke sürenlere ders verileceğini, bugünün Cihad günü olduğunu’ belirten propaganda ve anonslar yaptılar. Bu anonsları, Emniyet ve Jandarma yetkilileri de duyuyordu. Saldırı hazırlıklarını, Ali Göçmen öncülüğünde Hatay Valisi ve Emniyet Müdürü ile Kırıkhan Kaymakamlığı’na ve Garnizon Komutanlığı’na da bildirdik. Bize, ‘Devlet güçlüdür, her türlü önlem alınmıştır’ diyorlardı.

Buna rağmen, 5 Mart 1971’de çevre il ve ilçelerden gelen 20-30 bine yakın saldırgan, Kırıkhan’a yığıldı (…) Kırıkhan çarşısı kaynıyor, cihad çağrıları ve faşist sloganlar yankılanıyordu. Cuma namazından çıkanlar ve dışardan gelenlerle, 30 bin kişiyi aşkın bir topluluk oluştu. Önlerinde nehberleri olmak üzere üç koldan saldırıya geçtiler. Liseye giden öğretmenlere saldırıyor, dövüyorlardı. Küfür ve hakaret ederek, bayan öğretmenlerin etek ve saçlarını, erkek öğretmenlerin de bıyıklarını kesiyorlardı. Saldırganlardan bir grup da, Alevi mahallelerine yönelerek yakıp yıkmaya başladı. Her taraf yakılıp yıkıldı.

Saldırıdan korunmak için Türk bayrağına sarılan Dr. İzzet İyiel, buna rağmen yaralanmaktan kurtulamamıştı. Matbaaya saldıran grubu püskürtmeye çalışıyorduk. Benzinle yakma teşebbüsünün dışında, o sırada bir bomba atıldı ve matbaa yanmaya başladı. Dışarı çıksak, saldırganlar öldürecekti hepimizi, fakat içerisi de alev alev yanıyordu. O sırada, yanımızdaki arkadaşlardan Kasım İnal ‘arka taraftan dolanıp kamyona yetişirsem, kamyonu kalabalığa doğru sürerim, o sırada saldırganlar sağa sola kaçışırsa, siz de bir yolunu bulup kendinizi dışarı atın’ diyerek dışarı fırladı. Bu arkadaşımız tam kamyona ulaştığı anda, gözümüzün önünde, taş ve sopalarla kafası parçalanarak öldürüldü. Kanlar sağa sola sıçrıyordu. Ve matbaa, göz gözü görmez haldeydi. Çareyi çatıya çıkmakta bulduk. Askeri birlik geldi, çatıda bulunan Ali Göçmen’i ve beni alıp İskân Taburu’na götürdü.

Ertesi gün Savcılığa çıkardılar. Savcılığa gittiğimizde, bizim adımıza hazırlanmış ifadeleri imzalamamızı istediler; biz bu ifadeleri reddettik. Savcı, ‘Komünistler, dinsizler; her şekilde sizi içeri atacağım, imzalayın ifadeleri’ diyordu. Ben, savcının odasındaki daktiloyu, savcının hakaretlerine ve düşmanca tavrına dayanamayıp yere fırlattım. Bizi Antakya Savcılığı’na gönderdiler, aynı oyunlar orda da dönüyordu: ‘Bu komünist ve dinsizleri içeri atmak için ne gerekiyorsa yapın!’ diye bağırıyorlardı. Hasan Atalan, Ali Göçmen ve ben, orada da direndik ve bizim için hazırlanan ifadeleri yine reddettik. Savcı ‘Bu komünistleri neden o halkın eline vermediniz de getirdiniz, kurtulmuş olurduk bu dinsizlerden’ diyordu.

Bir gün sonra Adana’ya götürüldük. Ali Göçmen’i Adana’da cezaevine koydular; ben ve Hasan Atalay ise Bursa Cezaevi’ne konduk. Tam 11 ay bizi içerde tuttular…” (Bkz. a.g.y)

Burada tarihe bir başka not düşmemiz gerekiyor: Maraş Katliamı’nda da, YSE araçlarıyla insanları kurtarmaya çalışan Ceyhan-Kızıldereli Müdür Fevzi Onaç, Sıkıyönetim Mahkemesi’nde idamla yargılanıp, yıllarca hapishanede yatmamış mıydı?..

8- 1978 yılındaki bir MHP saldırısında, işyeri saldırıya uğrayan ve yağmalanan, yine Maraş/Elbistan kökenli tanıklardan Ali Has da, baş hedef Göçmen ailesi olmakla birlikte, asıl amacın Kırıkhan’daki Alevilerin buradan sürülmesi olduğunu, nitekim aynı çevrelerin 1977-78’e kadar sürdürdükleri eylemlerle Alevilerin büyük ölçüde Kırıkhan’dan ayrılmasını sağladıklarını söylüyor.

Olay tanıklarından Ali Yumuşak’ın s
öyledikleri ise, adeta olayların özeti gibi: “Gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra 5 Mart Cuma günü saldırdılar. Tahminen 250-300 kamyondan oluşmuş konvoyla, ellerinde saldırı araçlarıyla, Alevi mahallelerine saldırdılar. Çarşıda bulunan Ali Göçmen’e ait matbaanın önünde toplandılar. Matbaanın arkasındaki boş arazide otlayan, Ali Göçmen’e ait 200 koyunu, bir kısmını kurşunlayarak, bir kısmını keserek telef ettiler. Matbaa, içindekilerle birlikte yansın diye, üstüne benzin döktüler. İçerde bulunanlar, saldırganlara karşılık vererek çatıştıkları için, kurtuldular.” (a.g.y)

Olay kahramanı Ali Göçmen’in anlattıkları

1960’lı yıllarda, Alevi halk ozanlarının kimi konserlerine yapılan saldırıları ve saldırıların en büyüklerinden biri olan 1960 Elbistan Katliam Girişimi’ni yeterince bilmeyen kamuoyu, 1971’deki Kırıkhan Olayı’nı da yeterince bilmiyor. Bu olayın baş mağdurlarından birisi olan gazeteci ve politikacı Ali Göçmen, 2010 yılı içinde ‘Olaylar, Tanıklar, Aleviler’ adlı kitabıyla her iki olayı da ayrıntılarıyla bilince çıkardı. Ki, bu iki olay adeta sonraki Alevi katliamlarının habercesiydi ve unutulmaması gerekiyordu.

Ali Göçmen, adı geçen kitabın ilgili bölümlerini basımdan önce bir çalışmamız için bize de göndermişti. Burada; Kırıkhan’ın tarihi, Koco ağaların ve ailesinin Elbistan’dan buraya gelişlerinin ardından Malatya, Maraş, Antep ve Suriye/Afrin’deki akraba ve aşiret mensuplarını buraya toplamaları; yörenin etno-dinsel yapısı, öncelikle Ermenilerin tasfiyesi ve alacaklarının üzerine oturmak için başvurulan yöntemler; devletin makbul adamı Dr. Ali Muharrem Civelek, daha çok Sünni ağalarla işbirliği içine girerken; eski bir Kürt paşasının eşi olan ve kendisini İstanbul’da okutan eşi Cevriye Hanım’ın Aleviler ve Kürtlerle ilgilenmesi; Türkiye İşçi Partisi’ndeki faaliyetleri ve nihayet 1971 Kırıkhan Olayı konusunda ayrıntılı bilgiler vermekte ve anekdotlar aktarmaktadır.

Ancak, yukardan beri anlatılanların temelde etno-dinsel arındırmayı ve etkisizleştirmeyi hedefleyen devlet politikasının, yine cami ve dini öğeleri kullanılarak nasıl yürürlüğe konduğunu ve sonraki Alevi katliamlarının “tipik” bir örneği ve habercisi olduğunu yeterince aydınlattığı için, bu kadarla yetinmek istiyoruz. Son söz, tüm bu Alevi katliamlarının ortak paydalarını ortaya koyan köylüm Aşık Fedai’nin olsun.

Dünün Kerbelâ’sı Bugün De Vardır

Ehlibeyt’i seven yol ehli canlar
Dünün Kerbelâ’sı bugün de vardır
Hazret-i Hüseyn’e talib olanlar
Dünün Kerbelâ’sı bugün de vardır

Öz mürşidi tanı gafletten uyan
Beyhude dolaşmak dostluğa ziyan
İşte Sivas’taki otuz yedi can
Dünün Kerbelâ’sı bugün de vardır

Zulme başkaldırmak erlerin kârı
Ezilenden yana kavli ikrarı
Maraş katliamı, Dersim diyarı
Dünün Kerbelâ’sı bugün de vardır

Tanrı işi değil, kula cezalar
Her yerde zâlimin hükmü kazalar
Pir Sultan, mazlumlar, Seyid Rıza’lar
Dünün Kerbelâ’sı bugün de vardır

Fedai fark eyle dostu düşmanı
Koyun postundaki kurtları tanı
Halk için hizmetse işte zamanı
Dünün Kerbelâ’sı bugün de vardır

Mehmet Bayrak/26 Mart 2011/yeniozgurpolitika
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping