Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Alevilik nasıl ortaya çıkmıştır? Aleviliğin kökeni nereden kaynaklanmıştır?
#1
hz-ali.jpg

622 yılında Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye Hicret (göçü) ile birlikte Medine’de yeni bir “Site Devleti” oluşturur. Bu site devletinin oluşumunda belirli kurallar getirmesi gerekir. Çünkü, orada (Medine’de) Arap müşrikler, Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler, göçmenler, yabancı tüccar – tefeci – bezirgan var; bağımsız Arap aşiretleri var, kozmopolit bir yer sanıyorum 1500 civarında da Müslüman nüfus var.

Medine’ye Hicretinden üç ay sonra (622) de: Hz. Muhammet, Müslümanları toplayarak aralarında bugün “Medine Vesikası” dediğimiz, 23 maddelik bir sözleşme imzalarlar. Daha sonra bu antlaşma diğer sosyal bloklar olan; Müşrikleri, Arap Kabileleri, Yahudileri, Hıristiyanları, tüccarları vs. katılımıyla ve imzalarıyla 52 maddeye çıkarılır. Yani o günkü “İslam Devleti Anayasası” hazırlanır ve çerçevesi çizilir.

“Medine Vesikası”nın maddelerinin içinde “kardeşleşme akdi” organizasyonu dediğimiz bir madde vardır ki çok önemlidir. İşte Aleviliğin esasının temelinin atıldığı bir maddedir ki; bununla “Musahiplik Kurumu” oluşturulmuştur. Yani bu maddeyle, Muhacir ile Ensar musahip olur.

Musahiplik ile ilgili Kuran’da belirli ayetler var. Ensar ile Muhacir’in kardeşleşme olayı bir nevi “komünel bir hayatı” öngörüyor. Yani, Şeyh Bedreddin’in formüle ettiği ve sloganlaştırdığı: “Yarin yanağından gayri her şeye ortaktır.” Organize ve yapısal oluşumu; ortak mülkiyeti, paylaşımı, üleşimi, dağıtımı ve tüketimi; Kuran’a ve Sünnet’e dayanarak gündeme getirmiştir. Şeyh Bedreddin’in bu “Toplumsal projesi”ni hayata geçirmek isteyince de “egemen güçler” tarafından 1420 yılında asılmak suretiyle idam edilmiştir. Serez’den getirilen kemikleri II. Mahmut’un mezarının bulunduğu mezarlıkta gömülmüştür. Büyük Alevi önderi olan Şeyh Bedreddin’e “Alevi – Bektaşi toplumu” sahip çıkmamaktadır. “Solcu geçinenler” ise onun düşüncelerini kullanmaktadırlar. Bu tip anlayışı ile bizi bir yere götüremez. Tarihi değerlerimize, ulularımıza, önderlerimize sahip çıkmalıyız. Geçmişi olmayan bir toplumun geleceği de olmaz. Ahlakî olarak; birey ve toplum olarak sorumluluk duyarak, “Etik bir duruş” sergilemeliyiz, uymalıyız ve fiilen yaşama geçirmeliyiz.

Peki araya gireceğim. Siz İslami açıdan bakıldığında musahipliğin Hz. Muhammed döneminde oluştuğunu ve bunun da Kuran’ı Kerim’de ayetleriyle birlikte temellerinin bulunduğunu söylüyorsunuz. Aynı zamanda dayanışmacı bir toplumsal yapı örneği sergilediği için de ilkel kominel toplumlardan bu yana aslında zaman zaman farklı coğrafyalarda görebildiğimiz bir yapının da benzerliğini söylüyorsunuz?

 Ama o zaman cem kurumu da var, bunun içinde ona gelmedim daha.

Evet. Ona geleceğiz zaten cem ve musahipliği daha farklı boyutlarıyla ele alacağız. Ama aynı zamanda tabi bizim Orta Asya’dan gelen Türk boylarının da yapısal olarak benzer-likleri var.

 Tabi Şamanizm’de de kardeşlik akdi var. Abdülkadir İnan “Şamanizm” adlı eserinde bu hususu belirtmektedir. Şamanizm geleneğinde, inancında kardeşleşme vardır. kardeşleşecek olan iki insan keçe külahlarının sorguçlarını birbirlerine bağlayarak, “şaman”ın huzurunda kan kardeşi olurlar. Biliyorsunuz, Alevilik’de de iki kardeşin boyunlarına yağlık veya on iki lifli ip bağlanarak rehber eşliğinde “Dede”nin huzuruna çıkarılıyor. Ben bunu şunun için anlatıyorum. Türklere de peygamber gönderilmiştir. Yani ilahi vahiy, Türk topluluklara da tebliğ edilmiştir ki tek tanrı olan “Gök – Tanrı”ya inanılmıştır. Adem’den Hz. Muhammed’e değin çeşitli kavimlere “Kuran’a benzer musaflar ve emirler gönderilmiştir; o kavimin olgunluk durumuna göre vahiy iletilmiştir. Kuran’da bu husus anlatılmaktadır. Türklere de Nebi ya da Resül gönderildiği kanaatindeyim.

Bazılarının fikirlerine karşılık sizin altını çizdiğiniz bu nok-tayı özellikle vurgulamak açısından söylemek istiyorum; Alevilikle İslami yapı arasında bir bağ yoktur, şeklindeki görüşlere karşısınız, elbette ki bağ vardır ve kuvvetlidir diyorsunuz? İşte somut delilleri de buradadır, diyorsunuz. Oradan devam edelim.

 “Medine Vesikası”nı ilk kez dünyada ortaya çıkaran ve İslam Aleminde tartışmaya açan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah’tır. On bir dil bilen dünya çapında bir İslami araştırmacıdır. Türkiye de aktüel gündeme getiren ise Ali Bulaç’tır. Sol ve İslami kesimlerde “Medine Vesikası” tartışılmasına rağmen; benim dışında “Alevi yazar ve araştırmacı”larında Medine Vesikası gündeme gelmemiştir. Çünkü Alevi yazarlar beşi altısı hariç hala hurafeler yazarak “Alevi toplumu”nu uyutmaktadırlar.

Alevilik, İslamiyet’in ne kadar içindedir, hangi belgelere dayanmaktadır, Kuran’ın hangi ayetlerinden ve surelerinden kaynaklanmıştır, hangi hadislere dayanmaktadır; “Alevi geçinen çoğu yazar, dernek ve vakıf yöneticisi” bilmemektedir.

İlk mescit ya da cem evi dediğimiz mekan Mekke’de gizli olarak Müslümanlar’ın toplandığı evdir. 615 yıllarından itibaren tutulan bu evde toplantılar yapılıyor. 618 yılında illegal bir örgütlenmeyle cem ibadeti bu evde eda ediliyor. Hz. Muhammed’in bizzat kendisi bu organizasyonu yapıyor.

Mekke’deki bu gizli evde; Hz. Ali, Bilalî Habeş, Kürt Gavan, Romalı Süheyl, Türk Süreyş, Selmani Faris gibi devrin ulemalarının yanı sıra Abu – Zer – Gaffari gibi Arap Kabile şefi ve aristokrat, büyük filozof ve tasavvufçu da vardır, ve cemleri yürütmektedirler.

Hz. Muhammed, Medine’ye göçtükten sonra; kendine bir ev yaptırır. Yanına da “mescid-i Nebevi” denilen mescit ve “Suffa Okulu” ile aş evi, misafirhane, at evi, develerin kalacağı yerler gibi müştemilat inşa ettirir. İşte Hz. Muhammed’in bizzat mimarlığını yapıp projesini çizerek ve aynı zamanda çalışarak inşa ettiği bu külliyeye ilk cem evi (proto – cem evi) diyoruz.

Hz. Muhammed’in yürüttüğü cem ve zikir ayini, dini ritüeller; “Hakk’la hak olmak”tır. Bu dönemde Ayn-ı Cem’lere “Semah ritüeli”ni Abu Zer Gaffari eklenmiştir. Semah coşkulu vecd dönümü de Hz. Muhammed fiilen kendisi de icra ederek onaylamıştır. Kırklar cemi dediğimiz bu ibadette yer alan insanlar, sahabeler aynı zamanda Hz. Muhammed’in “Danışma Meclisi”ni oluştururlar.

Bu günkü üniversite seviyesinde olan Hz. Muhammed’in kurduğu “Suffa Okulu”nda Kırklar Meclisi’nde görev alan Hocalar, mutasavvıflar öğrencilere ders verirler. Çeşitli milletlerden olan bu öğretmenler; Matematik, felsefe, şiir, astronomi, İslami bilgiler ile diğer dinlere; Mecusilik, Hıristiyanlık, Musevilik, Hanefilik vb. ait konu müfredatları işlerler. Mesela Hz. Ayşe bu dönem de şiir eğitimi almış ve çok iyi yetişmiş Aristokrat bir kızdır. Yetkin alim bir kadındır. Hz. Hatice, Hz. Fatma, Hz. Ayşe o dönemde kadın hakları savunucularıdır. Kendileri erkeklerle eşit ve özgür konumdadırlar. İslamiyet’i kabullenmiş bu tip kadınlara rastlanmaktadır. Hz. Muhammet döneminde kadın hakları çok ileri bir durumdadır, Sünniler bu durumu görmezlikten geliyorlar. Ama, Aleviler kadın haklarını aynen korumuşlardır.

Hz. Muhammed’in uygulamalarına böyle bakılınca demek ki; Musahipliğin temelleri, cemin temelleri, Darın temelleri bu dönemde atılıyor. Alevi inanç kurumları bu dönemde oluşuyor.

Ayhan Aydın’ın İsmail Onarlı ile yaptığı söyleşiden

Not: 15.01.2000 Cumartesi ve 06.05.2000 Tarihlerinde Cem Radyo, Alevilik Söyleşileri Programı’nda Yapılan Konuşmadan alıntılanmıştır
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 2 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping