12-19-2018, 11:48 AM
Maraş Katliamı’nın yaşandığı yıl doğan ve ablasını kaybeden Zübeyde Kırık, “Babama doğru ateş ediyorlar ablam babamın kucağında vuruluyor ve elinden düşüyor. Yedi yaşındaki Nurgül ablam bunu görünce onun düştüğünü düşünerek onu kaldırmaya çalışıyor. O daha çocuk, ‘ellerim kan doldu’ diyor. Babama sesleniyor: ‘Baba Hatice vurulmuş’ diyor. Babam da, ‘bırak gel kızım, yoksa hepimizi vuracaklar” dedi.
1978’de Maraş Katliamı’nın yaşandığı yılda dünyaya gelen ailesinin anlatıklarıyla katliama tanıklık eden iki çocuk annesi olan ve Elbistan’da yaşayan Zübeyde Kırık ailesinin katliamda yaşadıklarını PİRHA’ya anlattı.
“ANNEM ASKERLERE SÜT GÖTÜRÜYOR ASKER BUNU GERİ ÇEVİRİYOR”
“Akşamdan ellerinde balta, kürek olan insanlar evin etrafını sarıyorlar. Babam gurbette çalışıyor o dönem bunu duyunca geliyor” ifadelerini kullanan Kırık, yaşananları şöyle aktardı:
“Ablam suya gidiyor annem ise dışarıyı gözetliyor. O ara askerleri görüyor. Askeri görünce onlara güvenerek biraz rahatlıyor. Dışarıdaki askerlere süt ısıtıp götürüyor asker bunu geri çeviriyor. Sütü içmek istemiyorlar bu durum karşısında annem biraz tedirgin oluyor. Başörtüsünü Sünniler gibi kapatıp ablamı suya gönderiyor. Bu sırada çevrede bulunan adamlar ablamı kovalıyorlar. Ablamı vurmak istiyorlar. Bunu gören annem diyor ki ‘utanmıyor musunuz kocaman adamlarsınız küçücük kızı kovalıyorsunuz” ablam da yedi yaşında o zaman. Sonra adamlar annemi görüyorlar başörtüsünü Sünniler gibi kapattığı için grubun içinden birisi diyor ki ‘bunu bırakın bu bizdendir karışmayın’ diyor. Ondan sonra babam geliyor. İçeri girin diyor ortalık baltalı, keserli, kürekli insanlarla dolu diyor. Annem de diyor ki ‘Nasıl içeri girelim gelip de bizi içeride mi katletsinler. Asker nereye gidiyorsa biz oraya. Asker o sırada mahalleden çekiliyor. Annem askerin çekildiğini görünce sütü de kabul etmedikleri için tedirgin oluyor. Asker nereye giderse onları takip edeceğiz biz de gideceğiz diyor.”
“ABLAM BABAMIN KUCAĞINDA VURULDU”
“Annem çocukları topluyor. O sırada silahlar sıkılıyor silahtan çıkan saçmalar ablamın ayağına geliyor, saçmalar halende ablamın ayağında duruyor. O anda buna çok aldırmıyorlar ve bir binanın arkasına saklanıyorlar” diyen Kırık, konuşmasını şöyle sürdürüyor:
“Binanın ön tarafı daha önce ateşe verilmiş o sırada da bir tank geçiyor mahalleden hızlıca uzaklaşıyor. Annemlerin bir komşusu varmış. Elinde eski ateş almayan bir silahla dışarı çıkıyor, saldıranları korkutmak amacıyla ve gelen saldırıyı da engellemiş. Babamda o dönem 45, annemde 35 yaşlarında. Silah sesleri geliyor, babama doğru ateş ediyorlar. Ablam babamın kucağında vuruluyor, babamın elinden düşüyor. Yedi yaşındaki Nurgül ablam bunu görünce onun düştüğünü düşünerek onu kaldırmaya çalışıyor. O daha çocuk ve ‘ellerim kan doldu’ diyor. Ablam ‘Babama sesleniyor: Baba Hatice vurulmuş diyor. Bana bırak gel diyor, kızım, yoksa hepimizi vuracaklar’ diyor. Herkesin sığındığı bir bina var oraya yerleşiyorlar. O sırada mahallede tanıdıkları bir adam binaya bomba yerleştirmeye çalışırken yakalıyorlar. İnsanların yanına getiriyorlar ablam diyor okula gidip gelirken her gün gördüğüm mahallenin bakkalı bu adam. Sonra asker gelip bunu alıp götürüyor.”
“ABLAMIN MEZARININ YERİNİ BİLMİYORUZ”
“Yörük Selim Mahallesi’nde oturuyorduk ben yeni doğmuştum iki ablam ve bir de en büyük abim vardı. Hepimiz çocuktuk. Evlerimizi hep yakıp yıkmışlar talan etmişlerdi” diyen Kırık, “Olaydan sonra katledilenlerin cesetlerini mezbahaneye atıyorlar çoğu çırılçıplak. Babamın anlattığına göre, cenazeleri teşhis etmek için gittiklerinde o kadar zormuş ki. Teşhis ettikten sonra hepsini toplu mezara defnediyorlar. Toplu mezar olduğu için yerini de tam olarak bilmiyoruz. Olaydan sonra askeri bir yer tahsis ediyor tam olarak bilmiyorum ama birkaç ay burada kalıyorlar. Ondan sonra Maraş’tan ayrılıp Gürün’e yerleşiyorlar. Karakuyu köyünde toprak alıyor babam orada yaşıyoruz. Maraş’tan bahsedildiğinde annem hep kanlı Maraş, diyordu” ifadelerini kullandı.
“KATLEDİLEN ABLAMIN SAÇLARINI ANNEMLE BİRLİKTE DEFİN ETTİK”
Ablasından geriye kalanları anlatırken gözleri dolan Kırık, “Katledilen ablamın saçları vardı. Babam kesmişti ablamın saçlarını bir de vurulduğunda üzerindeki elbiseyi almıştı. Biz büyüdükten beli bir yaşa geldikten sonra onları bize gösterdi. Ben öldüğümde bunları göğsümün üstüne koyun benimle birlikte defin edin, dedi. Annem vefat ettiğinde ablamın saçını ve elbisesini onunla birlikte defin ettik” dedi.
Maraş anmasına da çağrıda bulunan Zübeyde Kırık, “Biz her şeyden önce insan olduğumuzun farkına varırsak böyle katliamlar yaşanmaz. Alevi’si, Sünni’siyle, Türk’ü, Kürt’üyle herkesin birbirine kenetlenmesi ve bu yaşananlara karşı çıkarak bizimle birlikte Maraş’ta yürüyerek bunu kınamalıdır” diye konuştu.
1978’de Maraş Katliamı’nın yaşandığı yılda dünyaya gelen ailesinin anlatıklarıyla katliama tanıklık eden iki çocuk annesi olan ve Elbistan’da yaşayan Zübeyde Kırık ailesinin katliamda yaşadıklarını PİRHA’ya anlattı.
“ANNEM ASKERLERE SÜT GÖTÜRÜYOR ASKER BUNU GERİ ÇEVİRİYOR”
“Akşamdan ellerinde balta, kürek olan insanlar evin etrafını sarıyorlar. Babam gurbette çalışıyor o dönem bunu duyunca geliyor” ifadelerini kullanan Kırık, yaşananları şöyle aktardı:
“Ablam suya gidiyor annem ise dışarıyı gözetliyor. O ara askerleri görüyor. Askeri görünce onlara güvenerek biraz rahatlıyor. Dışarıdaki askerlere süt ısıtıp götürüyor asker bunu geri çeviriyor. Sütü içmek istemiyorlar bu durum karşısında annem biraz tedirgin oluyor. Başörtüsünü Sünniler gibi kapatıp ablamı suya gönderiyor. Bu sırada çevrede bulunan adamlar ablamı kovalıyorlar. Ablamı vurmak istiyorlar. Bunu gören annem diyor ki ‘utanmıyor musunuz kocaman adamlarsınız küçücük kızı kovalıyorsunuz” ablam da yedi yaşında o zaman. Sonra adamlar annemi görüyorlar başörtüsünü Sünniler gibi kapattığı için grubun içinden birisi diyor ki ‘bunu bırakın bu bizdendir karışmayın’ diyor. Ondan sonra babam geliyor. İçeri girin diyor ortalık baltalı, keserli, kürekli insanlarla dolu diyor. Annem de diyor ki ‘Nasıl içeri girelim gelip de bizi içeride mi katletsinler. Asker nereye gidiyorsa biz oraya. Asker o sırada mahalleden çekiliyor. Annem askerin çekildiğini görünce sütü de kabul etmedikleri için tedirgin oluyor. Asker nereye giderse onları takip edeceğiz biz de gideceğiz diyor.”
“ABLAM BABAMIN KUCAĞINDA VURULDU”
“Annem çocukları topluyor. O sırada silahlar sıkılıyor silahtan çıkan saçmalar ablamın ayağına geliyor, saçmalar halende ablamın ayağında duruyor. O anda buna çok aldırmıyorlar ve bir binanın arkasına saklanıyorlar” diyen Kırık, konuşmasını şöyle sürdürüyor:
“Binanın ön tarafı daha önce ateşe verilmiş o sırada da bir tank geçiyor mahalleden hızlıca uzaklaşıyor. Annemlerin bir komşusu varmış. Elinde eski ateş almayan bir silahla dışarı çıkıyor, saldıranları korkutmak amacıyla ve gelen saldırıyı da engellemiş. Babamda o dönem 45, annemde 35 yaşlarında. Silah sesleri geliyor, babama doğru ateş ediyorlar. Ablam babamın kucağında vuruluyor, babamın elinden düşüyor. Yedi yaşındaki Nurgül ablam bunu görünce onun düştüğünü düşünerek onu kaldırmaya çalışıyor. O daha çocuk ve ‘ellerim kan doldu’ diyor. Ablam ‘Babama sesleniyor: Baba Hatice vurulmuş diyor. Bana bırak gel diyor, kızım, yoksa hepimizi vuracaklar’ diyor. Herkesin sığındığı bir bina var oraya yerleşiyorlar. O sırada mahallede tanıdıkları bir adam binaya bomba yerleştirmeye çalışırken yakalıyorlar. İnsanların yanına getiriyorlar ablam diyor okula gidip gelirken her gün gördüğüm mahallenin bakkalı bu adam. Sonra asker gelip bunu alıp götürüyor.”
“ABLAMIN MEZARININ YERİNİ BİLMİYORUZ”
“Yörük Selim Mahallesi’nde oturuyorduk ben yeni doğmuştum iki ablam ve bir de en büyük abim vardı. Hepimiz çocuktuk. Evlerimizi hep yakıp yıkmışlar talan etmişlerdi” diyen Kırık, “Olaydan sonra katledilenlerin cesetlerini mezbahaneye atıyorlar çoğu çırılçıplak. Babamın anlattığına göre, cenazeleri teşhis etmek için gittiklerinde o kadar zormuş ki. Teşhis ettikten sonra hepsini toplu mezara defnediyorlar. Toplu mezar olduğu için yerini de tam olarak bilmiyoruz. Olaydan sonra askeri bir yer tahsis ediyor tam olarak bilmiyorum ama birkaç ay burada kalıyorlar. Ondan sonra Maraş’tan ayrılıp Gürün’e yerleşiyorlar. Karakuyu köyünde toprak alıyor babam orada yaşıyoruz. Maraş’tan bahsedildiğinde annem hep kanlı Maraş, diyordu” ifadelerini kullandı.
“KATLEDİLEN ABLAMIN SAÇLARINI ANNEMLE BİRLİKTE DEFİN ETTİK”
Ablasından geriye kalanları anlatırken gözleri dolan Kırık, “Katledilen ablamın saçları vardı. Babam kesmişti ablamın saçlarını bir de vurulduğunda üzerindeki elbiseyi almıştı. Biz büyüdükten beli bir yaşa geldikten sonra onları bize gösterdi. Ben öldüğümde bunları göğsümün üstüne koyun benimle birlikte defin edin, dedi. Annem vefat ettiğinde ablamın saçını ve elbisesini onunla birlikte defin ettik” dedi.
Maraş anmasına da çağrıda bulunan Zübeyde Kırık, “Biz her şeyden önce insan olduğumuzun farkına varırsak böyle katliamlar yaşanmaz. Alevi’si, Sünni’siyle, Türk’ü, Kürt’üyle herkesin birbirine kenetlenmesi ve bu yaşananlara karşı çıkarak bizimle birlikte Maraş’ta yürüyerek bunu kınamalıdır” diye konuştu.
______
Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..