Konuyu Oyla:
  • Toplam: 1 Oy - Ortalama: 5
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
On İki İmamları tanıyalım
#1
350px-12_imamlar.jpg

İmam Ali

»Asıl Adı : Hz. Ali
»Ünvanı : Şah-ı Merdan (Yiğitlerin Şahı)
»Annesinin Adı : Fatıma (Haşim soyundan Esed’ın Kızı)
»Babasının Adı : Ebu Talib
»Doğum Yeri ve Tarihi : Mekke, 21 Mart 598
»Halifelik Süresi : 24 Haziran 656 – 24 Ocak 661
»Çocukları : Hasan, Hüseyin, Muhsin, Ümmü Gülsüm, Zeynep, Rukiye
»Şehadet Tarihi : Kufe, 661
»Türbesinin Bulunduğu Yer : Irak’ın Necef kentinde
»Şehadet Nedeni:  Muaviye döneminde İbni Mülcem tarafından zehirli kılıçla şehit edildi (Ramazan ayının 19 ve 21)
İmam Ali Efendimizin Hayatı
Hicretten yirmi üç yıl önce dünyaya gelmiştir (M. 599) ve 63 Yaşında Hakka yürümüştür.

Babası, Abdülmüttalib‘in oğlu olan Ebu Talib‘dir. Bu nedenle Ali, anne ve baba soyu bakımından tam bir Haşimi‘dir.

İmam Ali’nin annesi adını, arslan anlamına gelen Esed veya Haydar koymak isterse de Hz. Muhammed‘in isteğiyle Ali ismi verilir. Annesinin koymak istediği Esed ve Haydar isimleri de İmam Ali’nin hayatı boyunca ona atfedilen ve onun savaşlarda gösterdiği kahramanlıklara karşılık lakap olarak verilir

İmam Ali, Hz. Muhammed‘in amcasının oğludur. İlk Müslüman olandır ve Hz. Muhammed’in en çok sevdiği insandır. İmam Ali’de Hz. Muhammed’i çok sever ve onu korumak için kendini tehlikelere atmaktan çekinmez. Cesur ve kahraman olmasıyla bilinmektedir. Savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiştir bu yüzden kendisine Allahın Aslanı denmiştir

Bu savaşlarda İmam Ali‘nin en büyük yardımcıları Hz.Muhammed‘in armağan ettiği, olağanüstü güçleriyle büyük yardımı dokunan Düldül adlı bir at ile yine Hz. Muhammed‘in armağanı olan, ağzı çatallı kılıcı, Zülfikar’ı vardır

İmam Ali 8 yaşında Müslüman olduğundan, hiç puta tapmamasıyle diğer sahabelerden ayrılır. Bunun için kendisine, Keremüllahi Veche denilmiştir, bu deyiş yanlız onun için kullanılır. Ayrıca, Şah-ı Merdan (Mert İnsanların En Büyüğü) ve Murtaza da denmektedir.

Hayber Kalesi savaşında, kale kapısının bir kanadını koparıp kalkan gibi kullandığı rivayet edilir.

Hz. Muhammed‘in sancağını hep İmam Ali  taşımıştır.

İmam Ali Çok iyi huylu, bilgili, adaletli, bagış yapmakta benzeri olmayan, alçak gönüllü, merhametli bir kişiliği vardı.

İmam Ali, Hz.Muhammed‘in ölümü üzerine Halife olan Ebubekir‘e önce biat etmemiştir. Fakat daha sonra İslam birliğinin bozulmaması için onun devlet başkanlığını kabul etmiş ve Üçüncü Halife Osman‘ın öldürülmesinden sonra, halkın isteği ile Halifeliği kabul edene kadar inzivaya çekilip Hz. Muhammed‘in yasını tutmayı tercih etmiştir.

Halifeli döneminde hükümet başkanlığını ele geçirmek isteyen Şam Valisi Muaviye ile yaptığı savaşta zafere ulaşacağı sırada karşısındakilerin mızraklarına Kuran bağlayarak barış istemeleri üzerine İmam Ali bunu kabul etmek zorunda kaldı.

Barışın gereği olarak seçilen hakemler Muaviye‘yi Halife ilan edince “Hüküm ancak Allah’ındır” diyen bir grup Müslüman, İslamiyette ikilik yarattıkları gerekçesiyle ne Hz. Ali‘yi, ne de Muaviye‘yi kabul etmezler ve bunlara Harici denilmiştir. Haricilik bir mezhep olarak kalmıştır.

İmam Ali, Haricilerden ibnü l Mülcem al-Sarimi tarafından 27 ocak 661 tarihinde zehirli bir kılıç darbesiyle vurulur ve İmam Ali iki gün sonra şehit olarak Hakka yürür. Hayata gözlerini yumduğu sırada İmam Ali  63 (Bazı kaynaklara göre  65) yaşlarındadır. Bu tarih Ramazan ayının 19-21 olarak bilinir.

İmam Ali‘nin türbesi Necef‘te dir.



İmam Hasan

Adı : Hz. Hasan
Unvanı : Mücteba (Seçilmiş, Seçkin)
Annesi : Fatma (Hz. Muhammed’ in kızı)
Babası : Hz. Ali
Doğum Yeri ve Tarihi : Medine, 624
Çocukları : Abdullah, Kasım, Bakır ve Zeyd
Şehadet Tarihi : Medine, 670
Türbesi : Medine’ de
Şehadet Sebebi : Eşi Cude tarafından, Muavie’ nin teşviki ile zehirlettirildi. Cude’ nin annesi Ebu Bekir’ in kız kardeşidir.

Hayatı:
Hz. AIi’nin Fatma’dan doğan ilk oğludur. Hasan ismini Hz. Muhammed koymuştur. Hasan ismi daha önceleri araplarda yoktu. Hz. Muhammed oğullarım dediği imam Hasan ve imam Hüseyin’i çok severdi onlarla şakalaşır ibadet sırasında bile sırtına çıkmalarına müsaade ederdi. imam Hasan simasıyla dedesine çok benzerdi. Hz Muhammed bir çok hadisinde torunlarının kutsallığından bahsetmiştir.

İmam Hasan Sıffın şavaşında babasının yanında idi. Hüseyin’le birlikte fiilen şavaşa katıldıklarını gören Hz Ali “… tutun şunları ben bu ikisiyle soluk alıyorum şehid olurlarsa Resullahın ve benim neslim kesilir ..” diyerek onları şavaş alanından çıkartmıştır.

Görüldüğü gibi Hz Ali de Hz Muhammed’in soyunun İmam Hasan ve İmam Hüseyin’le yürüyeceğine işaret etmiştir. Hz. Muhammed’in erkek evladı olmadığından kızı Fatma ile Hz. Ali’den gelenleri kendi soyu olarak kabul etmiştir. Sıffın şavaşından sonra Hz Ali uzun bir vasiyetname bırakarak kendinden sonra imamlığının Hasan’a intikal edeceğini bildirmiştir.

İmam Hasan bilgili ve alçak gönüllü birisiydi. Irak’lıların Halife ilan ettikleri halde (tuzak kurma maksadıyla), imam Hasan bir anlamda, Muaviye ve taraftarları olan Emeviler, İslamiyet içerisinde yarattıkları fitnelik ve düşmanlıklardan ve kötülüklerden belki vazgeçerler düşüncesiyle, Muaviye’yle anlaşma yolunu tercih etti.

Diğer bir anlamda da: ” … Muaviye, bizi öyle bir işe çağırıyor ki, onda ne bir yücelme var, ne bir adalet. Ölümü göze alıyorsanız, teklifini reddedelim; Yaşamayı istiyorsanız, kabul edelim; hangisine razıysanız bildirin … ” Bu hitabeye karşı imam Hasan’ın etrafında bulunan toplum, her yandan bağrışarak, yaşamayı, uzlaşmayı istediklerini bildirdiler.

İmam Hasan sonradan buyurmuşlardı, ” .. Ben bu işi Muaviye’ye teslim etmezdim; fakat yardımcı bulamadım. Yardımcı bulsaydım, gecemdede onunla şavaşırdım … gündüzümde de. Sonunda, Allah benimle onun arasında hükmederdi … ”
Hz. Hasan’la Muaviye arasında yapılan anlaşma:

1.Halkın, Allah’ ın kitabına ve Hz.Peygamberin sünnetine uygun olarak idare edilmesi;
2.Ali evlatlarına ve taraftarlarına (Alevilere) hiç bir suretle kötülükde bulunulmaması;
3.Ali evlatlarına ve taraftarlarına kötü söz söylenilmemesi;
4.Cemel ve Sıffın savaşında şehid olanların evlatlarına maddi destek sağlanılması;
5.Muaviye’nin kendisinden sonra, yerine kimseyi halife yapmaması..
Muaviye, uzlaşma yazılıp taraflar ve imzaladıktan sonra Nuhayle’ye gitti; orada okuduğu hutbede, ” … Ben Hasan’la bazı şartlara uyacağımı vaadederek uzlaştım; ama o şartların hepsi de ayağımın altında; onların hiç birini yerine getirmeyeceğim … ” Ve dediğini de yaptı.

Anlaşmadan sonra İmam Hasan ailesini toplayarak Medineye döndü. Muaviye, sözleşmenin hiç bir maddesine uymadı. İmam Hasan’ın karısı Cude’ye bin dirhem altın vererek ve oğlu Yezide almayı vaad ederek, İmam Hasan’ı zehirletti.

İmam Hasan’ı dedesi Hz. Muhammed’in yanına defnetmek istiyorlardı; bunu haber alan Mervan emrindeki kuvvetlerle yolu kesti. Ayşe’de Mervanı destekliyerek, İmam Hasan Baki mezarlığında (Medine’de) toprağa verildi.

İmam Hasan en çok seçilmiş anlamına gelen (Mücteba) lakabı ile anılırdı.



İmam Hüseyin

Adı : Hz. İmam Hüseyin
Unvanı : Seyyid-uş-Şuheda (Şehitler ulusu), ve ya Şah-i Şehidan (Sehitler şahı)
Annesi : Fatma (Hz. Muhammed’ in kızı)
Babası : Hz. Ali
Doğum Yeri ve Tarihi : Medine, 626
Çocukları : Ali Ekber, Ali Asker (ikisi de Kerbela’ da şehit oldu), Zeynel Abidin; kızları Fatma, Sakine, Zeynep; soyları Zeynel Abidin’ de yürümüştür.
Şehadet Tarihi : Kerbela, 10 Ekim 680 (Hicri: 10 Muharrem 61)
Türbesi : Kerbela’ da
Şehadet Sebebi : Muaviye oğlu Yezid ve Taraftarlarınca Kerbela’ da şehit edilmiştir

Hayatı:
İmam Hüseyin Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fatıma’nın 2. oğludur ve Hicretin 4. yılında dünyaya gelmiştir. Büyük kardeşi İmam Hasan-ı Mücteba şehit edildikten sonra ‘imamet’ (Ehl-i Beyt bendelerine liderlik) makamına geçti ve on yıl önderlik yaptı.

Yaklaşık altı ay dışında bu müddetin tümü Muaviye’nin halifeliği zamanında en zor koşullar, acı durumlar ve en ağır baskılar altında geçti. Ehl-i Beyt’i ve Hz. Ali’nin ismini yok etmek istiyorlardı. Ayrıca Muaviye, oğlu Yezid’in halifelik temellerini atıp pekiştiriyordu. Halkın bir kısmı Yezid’in hiç bir şeye bağlı olmadığından, onun halifeliğine razı değillerdi. Muaviye de muhalefetlerin çoğalmasını önlemek için, daha fazla baskılara başvuruyordu.

Hicretin altmışıncı yılında Muaviye öldü ve oğlu Yezid babasının yerine halife oldu.

Muaviye hayattayken tanınmış kişilerden Yezid’e biat almıştı. Fakat İmam Hüseyin’e dokunmayıp, biat teklifinde bulunmamıştı. Özellikle oğlu Yezid’e vasiyet etti ki “Hüseyin biat etmezse fazla ısrar etme ve öylece bırak kalsın”. Çünkü Muaviye meselenin önünü ve arkasını iyice algılayabilmişti.

Ancak Yezid, gururu ve çekememezliği sonucu babası ölünce onun vasiyetini unutup, Medine valisine emir verdi ki, İmam Hüseyin’den benim hilafetime biat etmesini iste, etmezse başını Şam’a gönder.

Medine valisi Yezid’in isteğini İmam Hüseyin’e duyurunca İmam ondan bu konuda düşünmesi için vakit aldı ve geceleyin ailesini de alarak Mekke’ye hareket etti. İmam Hüseyin yaklaşık dört ay Mekke’ye sığınarak yaşadı. Bu haber yavaş yavaş İslam ülkelerine yayıldı. Bir taraftan Muaviye devrindeki haksızlıklara razı olmayıp Yezid’in hilafetine karşı çıkanlar İmam Hüseyin’in yanına gelip yardım edeceklerine dair söz veriyorlardı. Bir taraftan da Irak’tan özellikle Küfe şehrinden aralıksız mektup gönderip İmam Hüseyin’in Irak’a gelip önderlik ederek zulüm ve adaletsizliği yok etmesini ısrarla istiyorlardı. Elbette bu durum Yezid için çok tehlikeli idi.

İmam Hüseyin biat etmemeye kesin kararlıydı. Bu yolda şehit olacağını da iyi biliyordu.

Tanınmış kişilerden bir grup, İmam Hüseyin’in yanına gelip yezide biat etmesini istediler. Fakat İmam Hüseyin şöyle buyurdu:

“…Ben biat etmeyeceğim. Zulüm ve fesat hükumetine boyun eğmeyeceğim. Nereye gitsem, nerede olsam da beni öldüreceklerini biliyorum …”

İmam Hüseyin Kufe’ye gitmek üzere yola çıktı. Daha Kufe’ye birkaç günlük yol varken, oradaki durumu yerinde görmek ve uygun bir zemin sağlamak üzere Küfe’ye önceden giden amca oğlu Müslüm b. Akıyl’in, Yezid’in valisi tarafından şehit edilip valinin emri ile ayaklarına ip bağlanılarak, Kufe sokaklarında gezdirildiğini duydu. Kufe ve yöresinin sıkı gözaltına alındığını ve İmam’la savaşacak mücehhez (donanımlı) bir ordunun hazırlandığını duyunca, Hz. Hüseyin, efradı ve bendeleri ölümden başka bir yol kalmadığını anladı.

İşte burada şehit olmak için kesin karar aldığını açıkça belirtti. Kufe’nin yaklaşık olarak yetmiş kilometre yakınlarında Kerbela Çölü’nde Yezid’in ordusu onları ablukaya aldı. Sekiz gün burada kaldılar. Bu arada günden güne abluka çemberi daralıyor ve sürekli düşmanın sayısı çoğalıyordu.

Bu bir kaç gün içinde İmam Hüseyin ordusunun yerlerini ayarlayıp dostlarının geri gitmeye ısrarla teşvik etti.İmam Hüseyin yanındakilere kısa bir konuşmada şöyle buyurdu:

“…Bizim ölüm ve şehadetten başka bir yolumuz yoktur. Ben biatımı sizden kaldırdım. Gitmek isteyen, gecenin karanlığından faydalanıp kendisini bu tehlikeli meydandan kurtarsın. Çünkü onlar bir tek beni katletmek istiyorlar…”

Daha sonra ışıkların söndürülmesine emir verdi. Maddi maksatlar gözetenler o gece Hz. Hüseyin ve bendelerinden ayrılıp gittiler. Fakat hak aşıklarından çok azı (40 kişiye yakın yareni) ve Haşim’den olan akrabaları kaldılar.

İmam Hüseyin yine kalanları toplayıp konuştu ve şöyle buyurdu: “… Sizden her kim isterse gecenin karanlığından faydalansın ve kendisini tehlikeden kurtarsın. Onlar bir tek beni istiyorlar…”

Fakat bu defa İmamın vefalı dostları bir bir kalkıp, çeşitli beyanlarla cevap verdiler ki, biz hiçbir zaman senin önder olduğun hak yolundan dönmeyeceğiz. Senin temiz eteğinden kopmayacağız, senin hürmetini koruyacağız.

Muharrem ayının dokuzuncu gününün sonlarında son teklif “ya biat ya savaş” düşman tarafından İmam Hüseyin’e ulaştı.

Hicretin 61. yılı (680) Muharrem ayının 10. günü İmam Hüseyin yanında kalan dostlarıyla (toplamı doksan kişiden azdı; Kırk kişi önceden yanında olanlar ve otuzdan biraz fazlası savaş günü ve gecesi düşman ordusundan dönenler, diğerleri de İmamın Haşimi akrabaları. Örneğin oğulları, kardeşleri, kardeşi ve bacısı oğulları ve amcası oğullarıydı) sayısız düşman ordusuyla karşı karşıya geldiler.

O gün sabahtan akşama kadar savaştılar. İmam Hüseyin ve efradı son kişiye kadar şehit oldular Şehitlerin içinde İmam Hasan’ın iki küçük oğlu, İmam Hüseyin’in bir küçük oğlu ve daha niceleri …

Savaş bittikten sonra düşman ordusu, İmam Hüseyin’in çadırlarını yağma ederek ateşe verdiler … Şehitlerin başını kesip, elbiselerini çıkardılar … Cesetleri defnetmeden Ehl-i Beyt Evlatları’nı korumasız kızları ve kadınları, şehitlerin başlarıyla birlikte Şam’a doğru hareket ettiler… Esirlerin içinde, erkek olarak İmam Hüseyin’in yirmi dört yaşındaki ağır hasta oğlu Zeynel Abidin’i de Yezid’in karşısına çıkardılar.

Kerbela katliamı, kadınların esir alınıp develere bindirilerek (!) teşhir için şehirde dolandırdılar … Esirler içinde bulunan, Hz. Ali’nin kızı Zeynep ve İmam Zeynel Abidin’in Kufe ve Şam’daki toplantı yerlerinde, konuşmaları Ümeyye oğullarını rezil etti… Ve Muaviye’nin yıllarca yaptığı tebligatı (Ehl-i Beyt’e karşı siyasi propagandayı) etkisiz bıraktılar.

Hatta Yezid, Kerbela’da memurları eliyle yapılan bu insanlık dışı katliamdan kendisini uzak tutmaya çalıştı … Kerbela katliamının etkisi, Ümeyye oğullarının saltanatını da sarsmaya başladı …

Hz. Muhammed’in “Hüseyin bendendir, ben Hüseyin’denim; Hüseyin’i seveni Allah sever” dediği torunu İmam Hüseyin, tek kelimeyle, Muaviye ve Yezid’in haksızlıklarına, yolsuzluklarına, baskı ve zulümlerine karşı baş eğmeyen yiğit bir liderdi.

Ezilen ve horlanan yoksul insanların dostuydu; sofrasında kilerini onlarla paylaşırdı. Destanlaşmış hayatı ve örnek duruşu ve kişiliğiyle Hz. Hüseyin gönüllere taht kurmuştu.

Hz. Hüseyin’in Kerbela Meydanında Yezid Orduları’na hitabesi:

“… Eğer sizin amacınız haksız yere benim kanımı dökmekse Ali oğullarına mazlumen ölmek zaten miras düşmüştür… Fikriniz eğer Peygambere eziyet etmekse işte ben o ulu resulün torunuyum, hemen beni öldürün… !”

Ama hiç kuşku yok ki, zalimlerin ve mazlumların savaşında Kerbela’nın özel bir yeri vardır. Olaya, 1400 yıl evvel meydana gelmiş basit bir iktidar savaşı ya da İslam dinini temsil etme konusunda kabileler arası mücadele görüntüsü vererek dudak bükmek, basite alarak yüzeysel bir bakışın ifadesidir.

Kerbela Katliamı, asırlardan beri zalimle mazlumun, despotlukla hoşgörünün, zenginlik, ihtişam ve iktidarla yoksulluğun, ezilmişliğin ve insanı insan yapan değerlerin savaşı olarak, tüm insanlık aleminde akıllarda yer etmiştir.

Eğer bu bir iktidar kavgası olsaydı, ölüm yerine yaşamayı seçer ve iktidarı ele geçirmek için fırsat kollardı. İmam Hüseyin’in iktidar peşinde olmadığı, onu ikna etmek için gelen Yezid’in komutanı Ömer’e verdiği cevapta saklıdır:

“… Nedir ki biat etmek? Eğilir sin olur biter. Her isteyen istediğine boyun eğdirirse, boyun eğmeyenlerin hali nice olur? Sanılmasın ki boyun eğmemek bir kibir işidir. Ben de boyun eğerim. Ama bilirim ki, Yezid’in önünde eğilirsem eğer, zalimlik azalmaz; çoğalır. 
Bana ‘inat etme’ dersiniz. Peki, Yezid biat etmem için neden bu kadar inat etmektedir? Çünkü o güçlüdür. Gücünü de senin gibi kumandanların ordularından almaktadır. 
Sanılmasın ki, kibrimden dolayı boyun eğmiyorum Yezid’e. Ben benden sonra gelecekleri düşünerek, bir insanın ne kadar güçlü olursa olsun, yine de gücünü kıracak birilerinin şu dünyada var olabileceğini göstermek istiyorum.” 
Bu savaşta zalime boyun eğip refah içinde bir yaşam yerine ölümü seçen İmam Hüseyin mazlumluğun, inanmışlığın sembolü olurken, Yezit ise isim olmaktan çıkıp her devirde zalimlere verilen bir sıfat olmuştur … “



İmam Zeynel-i Abidin

Adı : Zeynel Abidin
Unvanı : Zeyn’ül Abidin (İbadet Edenlerin Bezentisi), Seyyid’üs-Sacidin (Secde edenlerin Ulusu)
Annesi : Şer-I Banu (İran hükümdarı Yezd-ü Cürd’ in kızı)
Babası : İmam Hüseyin
Doğum Yeri ve Tarihi : Medine, 659
Çocukları : Muhammed Bakır, Abdullah Bahir, Zeyd, Eşref, Hüseyn-ül Asgar, Aliyül Asgar başta olmak üzere, onbir erkek, dört kız çocuğu olmuştur.
Şehadet Tarihi : Medine, 719 (bazı kaynaklarda 713)
Türbesi : Medine’de
Şehadet Sebebi : Emevi halifelerinden Abdülmelik tarafından zehirlendiği söylenir.

Hayatı:
İmamların soyunu sürdüren Zeynel Abidin, Kerbela‘da babası Hz. Hüseyin şehit edildiğinde 24 yaşındaydı. Aşure günü Zeynel Abidin hasta döşeğinde yattığında, savaşa katılması için babası ona izin vermemişti. Fakat İmam Zeynel Abidin benim ne günahım var ki, bunca sevdiğimin arkasından bir hizmet yapamadan yaşayacağım, İmam Hüseyin bu sözler karşısında İmam Zeynel Abidin’e verdiği cevap “Muhammed-Ali soyunun devamı senin vücuduna bağlıdır onların soyu seninle yürüyecektir”, sözlerini takiben Zeynel Abidin’i çadırının bir köşesine doğru götürmüştür.

Bazı tarihciler İmam Hüseyin, Zeynel Abidin’e imamet ve velayete ait sırları bildirdiğinden bahsederler, İmam Hüseyin atına binip şavaş meydanına giderken, peşinden yetişen eşi Şehriban Ana derki: “…Ey yüce server. Ben Yezd-i Cürd’ün (iran Şahı) neslinden gelmiş bir kadınım, düşmanın şerrinden sana sığınmıştım, Şimdi korkum o dur ki, senden sonra bu zalimler, Ehl-i Beyt hatunlarına, belki peygamber soyu diye saygı gösterirler, Oysa bana ihanette bulunurlar. Beni kime teslim edip gidiyorsun…”

Hz. Hüseyin: “…Ey Şehr-i Banu bunun için gam yeme; çünki sende Ehl-i Beyt ailesindesin…” diyerek şavaş meydanına döner.

Ehl-i Beyt ve İmamların soyunu hayatta kalarak sürdüren Zeynel Abidin’e, Adem-i Sani (ikinci Adem) veya Adem-i Al-i Aba (Peygamber soyunun başı) denirdi,
İmam Zeynel Abidin de kendini ilme veren bilinçli ve şair ruhlu bir kişiydi. O da babası ve dedesi gibi fakirin ve ezilenin dostuydu, Parayla köle satın alıp serbest bırakırdı. Yiyeceğini fakirlerle paylaşırdı.



İmam Muhammed Bakır

Adı : Muhammed
Unvanı : Bakır (geniş bilgi sahibi)
Annesi : Fatma (İmam Hasan’ ın kızı)
Babası : Zeynel Abidin
Doğum Yeri ve Tarihi : Medine, 676
Çocukları : Caferi Sadık, Abdullah, Ali ve ibrahim adında dört oğlu; Zeynep ve Ümmü Gülsüm adında iki kız cocuğu vardı.
Şehadet Tarihi : Medine, 733
Türbesi : Medine / Bakıy’ de babası Zeynel Abidin’ in yanında
Şehadet Sebebi : Emevi halifelerinden Hişam tarafından zehirletilerek şehit edildi.

Hayatı:
İmam Muhammed lakabı Bakır’dır. Bakır ilimieri yarıp açan anlamına gelir.

Dördüncü İmam Zeynel Abidin’nin oğludur. Hicretin 57. yılında (676) dünyaya gelmiştir. Babasından sonra imamet makamına gelmiştir. 733 ya da 735. yılında Emevi halifesi Hişam’ın kardeşi oğlu İbrahim Velid’in vasıtasıyla zehirletilerek şehit edilmiştir.

Beşinci İmamın devrinde bir yandan Ümeyye oğullarının zulümleri, İslam topraklarının her bir köşesinde çeşitli kıyımlara ve savaşlara neden olmuştur.

Diğer taraftan da Ümeyye oğullarının kendi aralarında çeşitli siyasal anlaşmazlıklar meydana geldiği için, bunlar iktidar kavgasıyla boğuşurken Ehl-i Beyt’e kast etmekten – biraz da olsa gecikmişlerdir…

Kerbela’da işlenen katliam ve orada Ehl-i Beyt’e yapılan bu zulüm dördüncü İmam Zeynel Abidin tarafından bendelerine anlatılarak daha geniş çevrelercede büyük bir sempati toplamıştır. İmam Muhammed Bakır da bu gelişmeden yararlanarak, insanlara Ehl-i Beyt’i sevdirmiş ve insanları, hor gören, zulmeden, bir düşüncenin hiç bir zaman halk tarafından kabul edilemiyeceğini halka anlatarak, Ehl-i Beyt düşüncelerini her platformda anlatmaya çalışmıştır.

Sözleri çağının bilginleri arasında bir kanıt niteliği taşıyan ve bilge kişiliğiyle tanınan İmam Muhammed Bakır, Hümanist bir kişiliğe sahipti.

İmam Hüseyin’in Kerbela’da mazlum olarak şehid olmasından sonra, Emevi zulmüne karşı Küfe’de isyan bayrağını açanlardan biri de İmam Muhammed Bakır’ın kardeşi İmam Zeyd ‘tir (ölümü: Küfe, 740).
İmam Bakır’ın ısrarlı engellerine ve izin vermemesine rağmen, İmam Hüseyin’in katledilişinin öcünü almak üzere; İmam Zeynel Abidin’nin oğlu Zeyd öfke ile isyan haline gelen topluma önderlik yapmaya kalkışınca… yakalanıp öldürülüyor… cesedi çırılçıplak 5 ay asılı bırakılıyor!
Beş yıl sonra Zeyd’in oğlu Gürcan da aynı biçimde babasının akibetine uğruyor!



İmam Cafer-i Sadık

Adı : Cafer
Unvanı : Sadık (doğru, gerçek dost)
Annesi : Ümmü Ferve
Babası : İmam Muhammed Bakır
Doğum Yeri ve Tarihi : Medine, 699 – 702
Çocukları : İsmail, Abdullah, Musa Kazım, İshak, Muhammed, Esma
Şehadet Tarihi : Medine, 765
Türbesi : Medine’ de
Şehadet sebebi : Abbasi Halifelerinden Ebu Cafer el Mansur tarafından zehirletilerek şehit edildi.

Hayatı:
Altıncı İmam olan Cafer-i Sadık, 699’da Medine’de dünyaya geldi. Babası beşinci İmam Muhammed Bakır’dır,

İmam Cafer-i Sadık, tarihin en önemli dönemlerinden biri olan, Emevi saltanatının çöküşü ve Abbasi saltanatının başlaması döneminde yaşadı.

Ayaklanma hareketinin devam ettiği sırada, Ehl-i Beyt bendelerinin başında bulunan Eba Müslüm (Teberdar) Horasan’i İmam Cafer Sadık’a özel bir elçi göndererek, Halifeliği kabul etmesini istemiştir; fakat ondan red cevabı almıştır. Kabul etmeyişinin sebebi, Emeviler döneminde olan zulümlerin, Abbasi Hükümdarlığı döneminde de aynı zulümlerin devam etmesinden dolayıdır..

Ancak; İmam Cafer-i Sadık, saltanat sahiplerinin kendisine sunduğu bütün teklifleri red ederek bu arada binlerce insana ilmi toplantılar düzenlemiş, ve dersler vermiştir.

İmam Cafer-i Sadık diğer kendinden önceki ataları gibi, derin bir bilgiye sahipti. İmam Cafer-i Sadık bu bilgilerinin öğrencileri vasıtasıyla bütün insanlığa ulaşması için çalıştı.

Altıncı İmam olan Cafer-i Sadık salt dini bilgiler değil, insanlığın sorunlarına çözüm için diğer alanlarda da (fen bilimleri gibi) dersler vermiştir; bu dersler sonucu, onlarca ilim sahibi insan yetiştirmiştir. Hatta bazı Sünni alimler bile, onun öğrencisi olmakla övündükleri bilinir…

İmam Cafer-i Sadık, öğretmenliğinin yanı sıra, ahlaklı-faziletli kişiliği ile de kendisiyle tanışan insanları etkiliyordu. Onunla tanışan, onun derslerine, sohbetlerine katılan bir çok insan, onun etkisinde kalmış, bilgisinden, davranışlarından feyz almıştır.

O dönemin saltanat sahipleri iktidarlarını tehlikeye düşürmemek için, İmam Cafer-i Sadık ile yetiştirdiği öğrencileri ve ilim adamlarına karşı kin güderek baskı uyguluyarlardı. Sonunda onu zehirletip şehit ettiler (766).



İmam Musa-i Kazım

Adı : Musa
Unvanı : Kazim
Annesi : Hamide
Babası : İmam Cafer-i Sadık
Doğum Yeri ve Tarihi : Medine, 745
Çocukları : Ali Rıza, ibrahim, Abbas, Kasım, ismail, Ahmed, Muhammed, Hamza, Abdullah ve Zeyd.
Şehadet Tarihi : Bağdat/Kazimezn, 799
Türbesi : Kendi adıyla anılan Bağdat/Kazimeyn semtinde; Kureyş mezarlığında
Şehadet Sebebi : Abbasi halifelerinden Harun-Reşit tarafından devamlı göz altında tutuldu, zindanlara atıldı ve sonunda hastalanarak vefat etti.

Hayatı:
Yedinci İmam Musa-i Kazim, 745 yılında doğmuştur ve 799 yılında şehit edilmiştir. Altıncı İmam Cafer-i Sadık’ın oğlu olan yedinci İmam Musa-i Kazım, yaşamı boyunca çok ağır zulümler görmüştür. Musa-i Kazım, Ehlibeyt’in yolunu bütün zulümlere, sapmalara karşın layıkıyla temsil etmiştir. İmam Musa-i Kazım, ataları gibi geceleri tek tek fakirlerin, yardıma muhtaçların evlerini ziyaret eder, onlara gereken yardımı yapmıştır. O da aynı ataları gibi, kendini tanıtmadan, kibirlenmeden yapardı.

Emevi saltanatı yıkılıp yerine Abbasiler geçince, Ehl’i Beyt ve taraftarları rahat edeceklerini sanmışlardı. Kısa bir süre geçmeden Abbasiler de, Emevileri aratmayacak zulümlere başvurmuşlardı. Abbasi yöneticilerinin korkusu, halkın Ehl’i Beyt evlatlarını yönetimde görmek istemesiydi. Kaldı ki; Abbasiler Ehl’i Beyt taraftarları sayesinde, iktidar olmuşlardı.

İktidarlarını başta Eba Müslüm Horasan’i olmak üzere, Ehl’i Beyt önderlerine borçluydular. Çünkü Emevi saltanatını yıkan en önemli darbeyi vuran büyük Alevi önderlerinden olan Eba Müslüm Horasan’dir. Ama ne acıdır ki; Abbasiler başta Eba Müslüm Horasan’j olmak üzere, bir çok kişiyi katletmişlerdir…

Ehl’i Beyt taraftarları Emevi saltanatı yıkılınca, büyük bir sevinç duymuşlardı. Artık inançlarını ve hayatlarını özgürce yaşayacaklarına inanıyorlardı.

Ehl’i Beyt taraftarlarının gücü, iktidarı tek başlarına almaya kafi gelmiyordu. Abbasi’lerle anlaşarak onları iktidara taşıdılar. Vaatlerde bulunan Abbasi’ler iktidarlarını sağlamlaştırınca, anlaşmalara uymadılar.

Abbasi halifesi Harun Reşid döneminde saraydaki ahlaksızlık ve umarsızlık doruğa çıkmıştı. Harun Reşid ve yandaşları lüks ve sefa içinde yaşarken, halk açlıktan kırılıyordu. İmam Müsa-i Kazim etrafında toplanan, düşünce ve ruhen de yoksullaşan halkı iktidarın karanlığına karşı aydınlatmaya çalışıyordu.

Kendi iktidarının tehlikede olduğunu bilen Harun Reşid, Musa-i Kazım’ı zindana attı ve 799 yılında zehirleterek şehit etti.

İmam Musa Kazım’dan aktarılan önemli bilgiler:


Alıntı:“…Dedem Hz. Ali buyurdular: Meclisin başında ancak üç sıfata sahip olan kimse oturabilir: Bir şey sorduklarında cevap veren; halkın söz bulup konuşamadığı zaman konuşan; mecliste oturanların maslahatına (amaç) uygun olan görüşü ortaya koyan. Bu üç sıfattan birine sahip olmaksızın, meclisin başında kimse oturamaz…”

“… Dedem İmam Zeynel Abidin buyurdular: Salih kimselerle oturmak, insanı doğruluğa götürür; alimlerin adabına uymak, aklı çoğaltır; adil yöneticilere itaat etmek, izzetin kemalidir; (ticaretle) malını artırmak ise, yiğitliğin kemalidir. istişare edene, doğru yolu göstermek, nimetin hakkını eda etmektir…”

” … Akıllı kimse, isteğine uygun olsa bile yalan söylemez…”

“Zamandan ve ehlinden öğüt al. Çünkü zaman hem kısadır, hem de uzun. Dünyanın geleceği geçmişine benzer; öyleyse ondan ibret al… ”

“Bütün insanlar yıldızları görür; ama yıldızların rotası ve dönüş yerlerini bilenden başkası onlara bakıp kendi yolunu bulamaz. Böylece sizler de hikmet öğreniyorsunuz, ama onunla amel edenlerden başkası hidayete erişemez.”

“Emaneti eda etmek ve doğruluk, rızık getirir. Hıyanet ve yalan, fakirlik ve nifak doğurur.”

“Kendinle kardeşin arasındaki saygınlığı yok etme; ondan birazını baki bırak. Çünkü saygınlığın yok olması, hayanın yok olmasıdır.”

“Güçsüze yardım etmen en iyi sadakadır.”


“Zulmün zorluğunu, (ancak) zulme uğrayan kimse anlar… “


İmam Ali Rıza

Adı : Ali Rıza
Unvanı : Rıza, Sultanü Horasan, Garib el guruba (gariblerin garibi)
Annesi : Mersiye (lakabı Necime)
Babası : Musa-i Kazım
Doğum Yeri ve Tarihi : Medine, 770
Çocukları : Muhammed Taki ve bir de kızı olduğu söylenir
Şehadet Tarihi : İran’ ın Horasan eyaletine bağlı Meşhed (eski adıyla Tus) kenti, 818
Türbesi : Horasan/Meşhed
Şehadet Sebebi : Abbasi Halifelerinden Memun tarafından zehirletilerek şehit edildi.

Hayatı:

Sekizinci İmam Ali Rıza 770 yılında doğmuştur. 818 yılında diğer atalarının yolundan sapmadığı için, toplumun da yanlışa sapmasını engellediği ve haksızlıklara karşı olduğu için, şehit edilmiştir. Sekizinci İmam Ali Rıza ecdadlarının aydınlık yolunu insanlığa sunmak için, yaşamı boyunca çalışmıştır.

Toplumdaki ayrılık ve bölünmeleri gideren… Açları doyuran… Sefalet çekenlere yardım eden… korkanları esenleştiren İmam Rıza; iyilik sever, mert ve cömert bir kişiliğe sahipti. İmam Rıza ufku geniş, sadakası bol ve gönlü zengin, bilge bir insandı.

Abbasi halifesi Harun Reşid kendisinden sonra devlet yönetimini iki oğlu arasında paylaştırdı. Bu oğullardan Mem-un Ehl’j Beyt yanlısıydı. İmam Ali Rıza’yı hilafete veliaht atadı. Bu durum Abbasi ileri gelenleri tarafından isyana sebep oldu. Mem-un İmam Ali Rıza’yı yanına alarak, isyanı bastırmak için yola çıktı.

Bu yolculuk sırasında İmam Ali Rıza yediği yiyeceklere zehir konulması sebebiyle, şehit düştü. Mem-un’un buradaki rolü daha günümüzde bile tam olarak anlaşılamamıştır. Ama anlaşılan bir şey var. O da; İmamlara karşı olan zalimlerin, sapmışların, nifak sahiplerinin karşısında olduğudur. Bütün İmamlar karanlığa karşı ışığı, zalimliğe karşı adaleti, yanlışa karşı doğruyu, saplantılara karşı hakikati temsil ediyorlardı. Bu durum zalimlerin, saltanat sahiplerinin, haksızların tahammül edecekleri bir durum değildi.

İmam Rıza’dan günümüze kadar aktarılan önemli sözler:

1. Nimet sahibi olan kimse, ailesine huzurlu bir geçim sağlamalıdır.
2. Adil insan, sahip olduklarından gaflete düşmeyen kimsedir.
3. Sözünü ettiğin kimse, hazırsa künyesini, hazır değilse ismini zikret.
4. Herkesin dostu aklıdır. Cehalet de düşmanıdır.
5. Güçsüze yardım etmek, en iyi sadakadır.


İmam Muhammed Taki

Adı : Muhammed Taki
Unvanı : Taki (Tanrıdan sakınan, kendini gözeten cömert)
Annesi : Sebike
Babası : İmam Ali Rıza
Doğum Yeri ve Tarihi : Medine, 810
Çocukları : Ali Naki, Musa, Hasan, Muhammed adında dört oğlu; Hakime, Hübere, Ümame ve Fatma adında dört kızı vardı
Şehadet Tarihi : Bağdat/Kazımiye, 835
Türbesi : Bağdat/Kazımiye’ de İmam Musa Kazım’ ın türbesinin bitişiğinde
Şehadet Sebebi : Abbasi Halifelerinden Mutasım tarafından zehirletilerek şehit edildi.

Hayatı:
Dokuzuncu İmam olan İmam Muhammed Taki, 811 yılında doğmuştur. 835 yılında ise şehit edilmiştir. İmam Muhammed Taki, genç yaşına rağmen büyük bilgi sahibiydi.

Onun bilgisini kıskananların başında Abbasi devrinin kadısı Yahya geliyordu. Kadı Yahya, İmam Muhammed Taki’yi toplum içinde küçük düşürmek, ona gösterilen sevgiyi, ilgiyi kırmak için toplantılar tertipledi. Fakat İmam Muhammed Taki, bilgisiyle adeta orada bulunanları büyülerdi.

Halife Mem-un İmam Muhammed Taki’yi Bağdat’a getirttiğinde, ancak on altı yaşındaydı. Burada Halife Mem-un’un kızı Ümmü Fazı ile evlendi. Mem-un’un ölümü üzerine Medine’ye yerleşti.

İmam Muhammed Taki, kendi ecdadlarının yolundan gittiği gibi haksızlıklara da boyun eğmedi. Mem-un’un yerine halife olan Mutasım İmam Muhammed Taki’yi Bağdat’a davet etti. Mutasım ikram ettiği yemeğin içine zehir katarak 25 yaşındaki Muhammed Taki’yi şehit ettirdi.
Muhammed Taki’den günümüze gelen kelamlar:


Alıntı:“ilim bir hazine, susmak ve sormak ise onun anahtarıdır.”

“Halk, başındaki insanların düzelmesi ile düzelir.”

“Fırsatlar bir ganimettir.”

“Bir işi şağlamlaşmadan önce açıklamak, o işin bozulmasına sebep olabilir”


İmam Ali-el Naki

Adı : Ali
Unvanı : Naki (hidayete kavuşturan, doğru yolu gösteren)
Annesi : Semanet
Babası : İmam Muhammed Taki
Doğum Yeri ve Tarihi : Medine, 828/829
Çocukları : Hasan-ül Askeri, Hüseyn, Muhammed, Cafer adlı dört oğlu ve birde kızı vardı
Şehadet Tarihi : Irak / Samarra, 868
Türbesi : Irak / Samarra’ dadır
Şehadet Sebebi : Abbasi Halifelerinden Mütevekkilin oğlu Mutezzin tarafından zehirletilerek şehit edildi.

Hayatı:
Onuncu İmam Ali-el Naki de diğer İmamlar gibi bütün yaşamı boyunca Hakk-Muhammed-Ali Yolu’nun yüceliğini korumak için “ilim ve irfanla” çevresine örnek bir önderlik duruşu vasıflarını yerine getirmeye çalışmıştır.

Saltanat sahiplerinden olan Abbasi halifesi Mütevekkil, onuncu İmam Ali-el Naki’yi küçük düşürmek için sarayına çağırtır. Aslında çağırma değil, emretmiştir…
İmam Ali-el Naki mecburen saraya gitmek zorunda kalmıştır. Bu sırada zevk alemlerine dalmış olan Mütevekkil, İmam Ali-el Naki’ye içki içmesini istemiş… Fakat İmam Ali-el Naki bunu kabul etmemiştir… Ama O’ güne değin hiç kimse halifeyi reddetme cüretini gösterememişken, İmam Ali’yel Naki haksızlığa ve halifeye karşı çıkmasından sonra dönemin halifelesi Mütevekkil’in oğlu Mutezzin tarafından zehirletilerek şehit edilmiştir!…


İmam Hasan-ül Asker-i

Adı : Hasan-ül Askeri
Unvanı : Askeri (samarra’da askerlerin bulunduğu bir bölgede otururdu. Askerlerin kendisine gösterdiği büyük ilgi ve saygıdan ötürü El-Askeri adı verildi)
Annesi : Şuşen (Selil-Gazale… diye adlarla da anılır)
Babası : Ali el Naki
Doğum yeri ve tarihi : Medine, 2 Aralık 846
Çocukları : Kaynaklarda 12 çocuğu olduğu belirtiliyor
Şehadet Tarihi : Irak, Samarra, 1 Şubat 874
Türbesi : Irak / Samarra’ dadır
Şehadet sebebi : Abbasi Halifelerinden Mu-temid tarafından bir süre zindanlara atıldı, göz altında tutuldu ve daha sonra halife Mu-temid tarafından zehirletilerek şehit edildi.

Hayatı:
Askeri lakabıyla anılan İmam Hasan-ül Askeri, onuncu İmam Ali el Naki’nin oğludur. 846 yılında doğdu ve 873 (874 ?.) yılında da Abbasi halifesi olan Mu-temid’in planı üzere zehirletilerek şehit edildi.

On birinci İmam, babası şehit olduktan sonra, önceki İmamların tayiniyle İmamet makamına ulaştı. Yedi yıl İmamet ettiği müddet zarfında, hilafet hükümranlığı baskıları altında, zor bir durumda yaşadı.

İmam Hasan Askeri’n İmamet döneminde uzunca süre Ehli Beyt bendeleri ile İmamın görüşmesi Abbasi Halifesi tarafından yasaklanmıştı. Sadece çok özel durumlarda görüşme olanakları vardı. Zaten Ehli Beyt’e bağlı olan önemli alim ve şahsiyetler de ya göz hapsindeydiler, ya da çevreleri ile diyalogları yasaklanmıştı.

Ancak tüm bunlar bilginin ve sevginin diyaloğunu engeleyemiyordu. Çok geniş halk kitleleri tarafından tanınan ve sevilen İmamların varlığı, hilafet makamını ciddi bir biçimde huzursuz ettiği için, diğer İmamlar gibi, İmam Hasan Askeri de aynı şekilde uğradığı zulümlerin ardından şehit edildi.

Bu kadar baskının nedeni ise şunlardı: Evvela o zamanlarda toplumun nüfusu artmış ve büyük bir güce sahip olmuşlardı. Toplumun İmama güven duyup inanması, adeta güneş ışınları gibi aydınlığa olan ihtiyaç duygusu kadar önemseniyordu. Bu yüzden hilafet makamı, İmamları daha fazla göz altına alıp mümkün yollar deniyor, sinsi planlarla bunları yok etmeğe çalışıyordu.

İkinci olarak hilafet makamı, on birinci İmamın bir oğlunun varlığını “muhtemelen” bilmiyordu… Ancak İmam Hasan-ül Asker’iyi seven-sayan yakın çevresi bir oğlunun olduğunu tahmin ediyorlardı ve bütün ailenin güvenliği anlamında “sır” gibi kimseye hissettirmiyorlardı!..

On birinci İmamdan ve diğer İmamlardan nakledilen rivayetlere göre onun oğlunun Mehdi olduğunu çok az bir kesim biliyordu… İmam Muhammed Mehdi’yi .. daha önce bilenler tarafından “On ikinci İmam” olarak kabul ediliyordu.

Bu sebeplere göre on birinci İmam, diğer İmamlardan daha çok göz altında tutuluyordu. Zamanın halifesi, önemli güçte bir çoğunluğun inandığı ve itikat ettiği Ehli Beyt Soyu’na .. son vermek(!) ve bu kapıyı her zaman için kesin olarak kapatmak üzere… karar almıştı. Abbasi iktidarının halifesi Mu-temid, çok sinsi entrikalarla topluma hissettirmeden İmam Hasan-ül Asker’iyi zehirleterek hastalanmasını planladı!..

İhanet planı sonuç vermişti… artık sıra ikinci tuzağın uygulanmasına gelmişti!.. Buna göre İmamın hastalık haberi zamanın halifesi Mu-temid’e verilince, bir doktor göndermenin yanı sıra iç haberleri kontrol etmeleri için güvenilir adamlarından ve kadılarından birkaçını bu işle görevlendirdi. İmamın şahadetinden sonra da evini teftiş edip, İmamın hizmetçilerini de ebeler, muayene ettiler. Gizli memurları iki yıl boyunca araştırıp soruşturarak adeta o çevrelere terör estirdiler .. Toplumun hareket alanını, normal ilişkilerini dahi “despot fedailer” olarak kontrol ettiler… ümitleri kesilinceye dek İmamın oğlunu bulmak için çalıştılar!…

On birinci İmam şehit olduktan sonra O’ da kendi evinde, babasının yanında Samarra’da bedeni toprağa verildi…
İmam Hasan-ül Askeri’den güzel sözler:

1. Musibetlerden biri de, gördüğü iyiliği gizleyen ve kötülüğü açığa vuran komşudur.

2. Öfke, her kötülüğün anahtarıdır.
3. En huzursuz insanlar, kin güden kimselerdir.
4. Cahil ile dost olan ıstırap çeker.
5. Mahzun bir şahsın yanında, sevinçli olduğunu göstermek edepsizlik sayılır.
6. Cahile nefsinin isteklerine karşı durmasını sağlamak ve bir şeye alışkan olanı alışkanlığından vazgeçirmek, mucize gibi bir iştir.
7. Bir kimseyi zahmete sokacak bir şeyle ona ikramda bulunma


İmam Muhammed Mehdi

Adı : Muhammed
Unvanı : Mehdi (doğru yolu tutmuş olan, Allah tarafından hidayete erdirilen kişi) (Sahibi Zaman…)
Annesi : Nergis Hatun
Babası : Hasan-ül Askeri
Doğum yeri ve tarihi : Samarra 868
Hakk’a yürüdüğü yer ve tarihi : Samarra mağarasında sır olduğuna inanırız

Hayatı:
Kaim, Hüccet, Bakiyyetullah ve Sahibi Zaman, lakabıyla (Mahlas) da tanınan İmam Muhammed Mehdi, İmam Hasan-ül Askeri’nin oğludur. Babasının şehit edilmesinden sonra onun vasiyeti ile 12. İmam oldu.

Annesinin adı, Hz. İsa’nin havarisi rum’un neslinden olan Rum Kayser’in oğlu Yuşa’nın kızı Saykal veya Susen adı ile de bilinen Nergis’dir. Başka bir kaynağa göre de annesi bir cariyedir. Muhtemelen 30 Temmuz 869 tarihinde bir cuma günü Irak / Samarra’da dünyaya geldi. İmam Mehdi rivayetlere göre Samara’da bir mağaraya girerek sır oldu.

Rivayete göre İmam Mehdi’nin doğumu ile birlikte bir çok kerametler gerçekleşir. Doğduğunda babası İmam Hasan-ül Askeri, onu sol elinin üzerinde oturttu ve sağ eliyle de arkasından tutarak “Konuş” dedi. Bunun üzerine (İmam) Mehdi konuşmaya başladı ve Allah birdir, Muhammed onun elçisidir. Allahın rahmeti onların üzerinde olsun” dedi. Sonra Hz. Ali ve diğer İmamlara salavat getirdi.

İktidarın İmamlara karşı düşmanlık niyetleri bilindiğinden İmam Mehdi’nin doğumu bir süre gizli tutuldu. Bunun nedeni: Abbasi Halifeleri’nin Ehli Beyt’e karşı düşmanlığı o denli büyüdü ki, Hz. Hüseyin’in mezarı yıktırılmış ve ziyaretini önlemek için, o bölgeye giden yollarda karakollar oluşturulmuş, Ve askerler Hz. Hüseyin’in mezarını ziyaret eden birisini bulsalar, hemen yakalıyor, öldürüyor veya ağır işkencelere tabi tutuyorlardı. Ehl-i Beyt’e karşı olan baskı o dereceye varmıştı ki, tanınmış kimseler dahi zalim Abbasi yöneticilerinin korkusundan kızlarını Ehl-i Beyt soyundan gelen gençlere vermekten sakınıyorlardı.

İmam Mehdi ile ilgili çok geniş kesimler çeşitli fikirler yürütürler. İmam Mehdi’nin kıyamet habercisi olduğunu yorumlayan ve buna inanan insanlar olduğu gibi, onun gelişi ile dünyanın yanlış siyasi politikalardan ve onların etkilerinden kurtulacağını, dünyaya hak ve hukukun egemen olacağını, zalimin artık zulüm yapamayacağını, mazlumun ahının alınacağını, haksız yere artık kan dökülmeyeceğini, dünyanın bir nevi sömürüsüz ve sancısız bir yaşam yeri olacağını, dünyanın bir nevi güllük ve gülüstanlık haline dönüşeceğine inanırlar.

Gerçi, İmam Mehdi’yi kıyametin habercisi olarak algılayan ve ona inanan geniş bir kesim, kıyamet habercisi olarak Allah tarafından çeşitli görevler için yaratılmış 4 büyük melekten biri olduğuna inanırlar…

Aleviler ise bu konuda genellikle İmam Mehdi’yi kıyamet habercisi olmaktan ziyade, kurtuluş ve adalet habercisiolarak inanır ve algılarlar.
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping