Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Hz.Ali'nin Mucizeleri
#31
HAYBER KALESİ’NİN FATİHİ


52- Hz. Muhammed Hayber kalesini fethetmek için yarı yola kadar gitmişti. O zaman Medine’de bulunan Yahudilerin Müslüman ordusunu arkadan vuracaklarını duyar. Bunun üzerine Hz. Ali’yi gönderir. Hz. Ali o Yahudilerin hepsini sürgün edip Şam’a gönderir. Ve Müslüman ordusuna kavuşur. Hayber Kalesi’ne varırlar. Kalenin gayet muhkem yedi tane burcu vardı. Yani yedi duvarla çevrili idi. Kale yüksek duvarların şekli de aşağıdan yukarıya harman şeklinde az mesafe ile kaleyi çevirmişlerdi. Kuran-ı Kerim’de bu duvarlara “Husun” şeklinde geçer. Hz. Muhammed (saa) birinci günü sancağı Ebu Bekir’e teslim eder. Ebu Bekir kaleyi fethetmeden geri kaçar. İkinci günü sancağı Ömer’e teslim eder. Yine fethetmeden geri kaçar, hayatını da zor kurtarır, suçu askerlerine atar, askerleri de suçu ona atarlar. Bunun üzerine Peygamber “Yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki, Allah ve resulünü sever, Allah ve resulü de onu severler. Allah kaleyi onun eliyle fethedecektir, o kerrardır, firar (geri kaçanlardan) değildir.” buyurdu. Herkes bu şerefe nail olmak istedi. Sonra peygamber sancağı Hz.Ali’ye verir. Hz.Ali kaleye yürür. İlk önce kırk kulaç genişliğinde olan su hendeğini aşar. Fakat Yahudiler, yağmur gibi ok fırlatmaya devam ederler. Hz. Ali’nin karşısına Yahudilerin en büyük yiğidi, bir ordu bedelinde saydıkları “Merhab” Çıkar. Merhab Hz. Ali’ye “sen kimsin” diye sorar. Hz. Ali: “Benim o kimseyim ki annem adımı Haydar koymuştur” dediğinde Merhab’ın kalbine korku düşer. Çünkü Merhab’ın annesine bir falcı kadın: “Senin oğlunu Haydar isimli bir şahıs öldürecektir” demişti. Merhap savaşmaktan çekinip geri döner, bu arada Şeytan insan şeklinde görünüp “Dünyada kim bilir ne kadar Haydar vardır, artı bir kadının sözüne mi inanacaksın” deyip Merhab’ı Hz. Ali ile savaşmasını ikna eder. Merhab geri döner. Hz. Ali’nin yanına gelip ona kendi kahramanlıklarını anlatan beyitler okur, Hz. Ali de ona cevap olarak beyitler okur. Hz. Ali’yle çarpışırken Hz. Ali Zülfikarı kaldırıp parlar ve ona öyle bir darbe indirir ki, Merhab’ın başındaki taştan başlığını, kafasını, altındaki atı ikiye böler, o darbeyle kılıcı yere çarpar, yer yarılır, su fışkırır. Hz. Ali Merhab’ın işini bitirdikten sonra diğer yahudilerle çarpışmaya başlar, bu arada yere düşürür, bir Yahudi onun kalkanını alıp kaçar. O anda Hz. Ali 44 kişinin açıp kapatabildiği demirden olan koca Hayber Kalesi’nin kapısını tutup sallamaya başlar. Kapı sallandıkça tüm kale sarsılmaya başlar. Orada duvar nöbetçilerinden biri Hz. Ali’ye ne yapıyorsun? Diye sordu. Hz. Ali’de: Kalenin kapısını koparacağım, dedi. Nöbetçi şöyle cevap verdi: Yahu sen kapıyı koparacaksın, ama bütün kale duvarları sallanıp yıkılacak. Hz. Ali de: Kale duvarları yıkılırsa bana ne. Dedi. Yahudi, bu büyük kudreti Hz. Ali’den görünce: Ey Kahraman, sen kimsin? Dedi. Hz. Ali: Ben Ebu Talib oğlu Ali’yim, sizin Tevrat’ta ismim “İliyya”dır, der. Yahudi: Ya Ali, sana ricam başını açar mısın? Senin İlya olup olmadığını bileyim, der. Hz.Ali başını açınca başından muazzam bir nur semalara kadar yükseldiğini görür, o anda Yahudi (şükür olarak) secdeye kapanır. İslamiyeti kabul edip: Ey Ali, benim dinim senin dinin üzerindedir, deyip iman eder.

Ardından Hz. Ali kapıyı koparır, onu hendeğin üzerine köprü durumuna getirir. Ancak kapı hendeğin iki ucuna yetişmeyince Hz. Ali mübarek elini kapı ile ile tutar ve İslam askeri o kapının ve İmam Ali’nin elinin üzerinden içeri geçerler. Böylece kalenin birinci duvarından içeri girmişlerdi. Hz. Ali kapıyı kalkan olarak kullanıp onunla savaşmaya başlar. Çarpışmanın sonunda kapıyı bırakır. İslam askeri altı burcu geçmeğe muvaffak olurlar. Fakat yedinci burcu geçmek mümkün değildi. Çünkü gayet muhkem idi. Yahudilerin hepsi de yedinci burçta kalenin içine yerleşmişlerdi. Müslümanlar düşünüp taşındıktan sonra Resulullah (saa)’a şöyle bir teklifte bulundular: Ya Resulullah, Hz. Ali’yi mancınık vasıtası ile atalım kalenin içine insin. Bu şekilde yedinci duvarı da geçmiş oluruz. Bu karar derhal tatbik edildi. Hz. Ali havanın üzerine basarak yedinci burca yürüdü. Hz. Ali yedinci burcun üzerinde durup Arap kabileleri arasında meşhur ve korkunç narasını bu Yahudilerin üzerine atmıştı. Onlar Hz. Ali’yi yedinci burcun üstünde ve o korkunç naralarını işitince herkes kaçar ve yükleyebileceği kıymetli eşyaları alır, alamadıklarını da kırmaya başlayıp Müslümanların onlardan yararlanmalarını önlemeye çalışırlar. Sonunda İslam ordusu Hz. Ali’nin vasıtasıyla yedinci burcu geçerler. Yahudilerin evleri basıldı ve kale fetih olunur.



Kuran-ı Kerim bu fetih olayını şöyle anlatır: “Onlar, husunlarının (Kalelerinin) kendilerini Allah’tan koruyacağını zannetmişlerdi. Halbuki Allah, onlara hesaba katmadıkları yerden gelince kalplerine korku saldı. Kendi evlerini kendi elleriyle yıkmaya başladılar, müminlerde aynı tahribatı yaptılar. İbret alın ey basiret sahipleri. (Haşr - 2-3)



53- İmam Muhammed’ül Bâkır (as) şöyle rivayet etmiştir:



“Hz. Ali (as) Hayber Kalesi kapısının halkasına yapışıp sarstıkça, kale yerinde sarsıldı. Hatta Ahtab’ın kızı Ümmü Habibe tahtından düştü. Yüzü, gözü yaralandı. Savaştan sonra o kapıyı seksen kişi birleşip yerinden oynatamadı.”



(Muhammed Emin Hirevi “Mearic’ün Nübüvve” (Altıparmak Peygamberler Tarihi) S.645 / Enis Emir “İlim Kapısı İmam-ı Ali” S.27 / )





54- Şair Kumru Hz. Ali’yi şöyle övmüştür: “…Hayber Kalesi’ni yıkmak senin için zor bir iş değil, senin saçının her bir teli isterse bin tane Hayber kalesi yıkar ya Ali. Eğer Cebrail kanadını yeryüzüne açmasa idi, Merciyik savaşında senin kılıcın ile dünya bölünüp parçalanacaktı. Senin kılıcından çıkan kıvılcım eğer şimşek olsaydı, İslam düşmanlarını yakıp kavurur, evlerini harap ederdi…”

(Kumru “Kenz’ül Mesâip” S. 35 Can Yayınları İstanbul 1995 )



55- Hz. Ali’ye Hayber kalesini nasıl kopardın, diye sorduklarında şöyle buyurdu: “Allah’a ant olsun ki, Hayber kapısını cismani kuvvetle değil, Rabbani kuvvetle söktüm.”



(Siret-i Halebi c.3, s.37 / Müsned Ahmet bin Hanbel c.6, s.8 / İbni Ebil Hadit' in "Şerhu Nehc' ül Belağa" c.1, s.4 / Siret-i Zeyni Dıhlan (Siret-i Halebi kenarında) c.2, s.201 / el-Hilli “Nehc'ül Hak ve Keşf'üs Sıdk” s.250)



Genç Abdal bir şiirinde şöyle demiştir:



Muhammed Ali geldi dünya yüzüne

Zülfikar’ı çekti kavga yüzüne

Kafirler içinde hava yüzüne

Mancınıkla kendini atan Ali’dir.
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla
#32
ADEM’DEN KIRKBİN YIL ÖNCE YARATILMASI


“Ve muhakkak ki biz, saf bağlayıp duranlarız. Ve muhakkak ki biz, tesbih edenleriz” (Saffat 165-166)



56- Muhammed bin Ziyad dedi ki: İbn-i Mihrivan Abdullah bin Abbas’a Allah’ın buyruğunun:

“Ve muhakkak ki biz, saf bağlayıp duranlarız. Ve muhakkak ki biz, tesbih edenleriz” tefsiri hakkında sordu. Abdullah bin Abbas dedi ki: Bir gün Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ile beraber otururken bize doğru Ali bin Ebi Talib geldi. Resulullah onu gördüğünde tebessüm ederek buyurdu ki: “Ey Allah’ın Adem’den kırk bin sene evvel yaratmış olduğu, merhaba!” Ben dedim ki: “Ey Resulullah! Oğul babasından önce miydi?” Resulullah (saa) buyurdu ki: “Evet, önceydi. Şanı yüce olan Allah, Adem’i yaratmadan kırk bin yıl önce beni ve Ali’yi yaratmıştı. Bir nur yaratmıştı ki, o nuru ikiye böldü. Bir yarısından beni diğer yarısından da Ali’yi yarattı. Bu nuru eşyaları yaratmadan önce yaratmıştı. Daha sonra da eşyaları yarattı ve onlar karanlıklar içindeyken benim ve Ali’nin nuru ile onları aydınlattı. Bizleri Arş’ının sağına verdi ve sonra melekleri yarattı. Biz tesbih ettik, melekler de tesbih ettiler. Biz tehlil ettik, melekler de tehlil ettiler. Biz tekbir ettik, melekler de tekbir ettiler. İşte bütün bunlar, benim ve Ali’nin onlara öğretmiş olduğumuzdandır. Şanı yüce olan Allah’ın önde olan ilminde; beni ve Ali’yi sevenlerin asla cehenneme girmeyecekleri ve bizi buğz edenelerin de asla cennete girmeyecekleri sabit kılınmıştır. Şanı yüce olan Allah, melekleri yarattığında onların ellerine Firdevs’ten hayat suyu dolusu ibrikler verdi. Ali’nin tüm şiası (yandaşları) temizdir, ana ve baba tarafından taharet üzere gelmişler ve halis-muhlis olarak da Allah’a iman etmişlerdir. Nitekim şiasının babalarından biri karısına yaklaşıp, üzerine düştüğünde, bir melek gelip elindeki ibrikten o babanın kapına hayat suyunu döker. O baba, o sudan içer ve böylece iman, kalbinde nebatın yeşerdiği gibi yeşerir. İşte bu şia, Rableri, peygamberleri, peygamberlerinin vasisi, Fatıma, Hasan ve Hüseyin ve ondan sonra gelecek olan tüm imamlar tarafından bir beyyine üzerindedirler.” Ben dedim ki: “Ey Resulullah! O imamlar kimlerdir?” Resulullah (saa) buyurdu ki: “Onlar onbir tanedir ki, hepsi benden olup, babaları Ali bin Ebi Talib’dir. Ali’ye olan sevgiyi ve ona iman etmeyi iki şey için hayırlı kılan Allah’a hamd olsun. Yani cennete girmeyi ve cehennemden kurtulmaya sebeptir!



(el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.24, S.88-89; C.35, S.29-30; es-Seyyid Şeref ed-Din el-Hüseyni “Tevil’ül Âyât ez-Zâhira” S.488; el-Hasen bin Ebil Hasen ed-Deylemi “İrşad’ül Kulûb” C.2, S.404-405 / es-Seyyid Hâşim el-Behrâni “Hilyet’ül Ebrâr” C.2, S.11-12; es-Seyyid Haşim el-Behrani “el-Burhan Fi Tefsir’ül Kuran”C.4, S.309 / Enis Emir “Kuran’da Ehl-i Beyt” S.234)
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla
#33
RESULULLAH (SAA) İLE KAFİRLERİ CEHENNEM ATMASI


“Siz, ikiniz, atın cehenneme, her inatçı kafiri” (Kâf 24.Ayet)



57- Sahabenin büyüklerinden Abdullah bin Mesud hazretleri anlatıyor: Bir gün Resulullah (saa)’ın huzuruna varıp dedim ki: Ey Resulullah, bana hakkı olanı göster ki gözümle onu görüp ona tabi olayım. Resulullah bana buyurdu ki: “Ey Mesud’un oğlu! Yanımdaki odaya bak, bakayım ne göreceksin?” Ben odaya girdim ve baktım ki, odanın içinde Ali bin Ebi Talib mevcut ve secde ve rüku halinde şöyle diyor: “Ey Allah’ım! kulun Muhammed’in hakkı için şiamın içindeki günahkarların suçlarını affet!” İmam Ali’nin dediklerini duyduğumda, olanları Resulullah (saa)’a bildirmek için tekrar geri döndüğümde, odanın içinde Resulullah’ın huşu içinde secde ettiğini ve şöyle duada bulunduğunu duydum: “Ey Allah’ım! kulun Ali’nin hakkı için ümmetimin içinde olan günahkarları affet!” Ben bütün olanları duyduğumda bayağı endişelendim. Resulullah namazını kıldıktan sonra bana buyurdu ki: “Ey Mesud’un oğlu, imandan sonra küfre mi sapacaksın?” Ben dedim ki: “Hayatının hakkı için, hayır bu hiçbir zaman aklımdan gelmedi. Lakin Ali’ye baktığımda şanı yüce olan Allah’tan, senin hürmetinin hakkı için duada bulunduğunu gördüm. Sana geri döndüğümde ise sen, şanı yüce olan Allah’tan Ali’nin hürmeti hakkı için dua ettiğini gördüm. Şanı yüce olan Allah’ın katında hanginizin daha hürmetli olduğunu bilmez oldum.” Resulullah (saa) buyurdu ki: “Ey Mesud oğlu! Allah, beni, Ali’yi, Hasan’ı, Hüseyin’i kudsi nurundan yarattı. Allah varlık alemini yaratmak istediğinde, gökleri ve yerleri benim nurum ile yarattı. Allah’a ant olsun ki ben, göklerden ve yerlerden daha yüceğim. Daha sonra Ali’nin nurundan Arş’ını ve Kürsü’sünü yarattı. Allah’a ant olsun ki Ali, Arş ve Kürsü’den daha yücedir. Daha sonra Hasan’ın nurundan gözün siyahını ve beyazını ve melekleri yarattı. Allah’a ant olsun ki Hasan, gözün siyahlığı ve beyazlığından ve tüm meleklerden daha yücedir. Daha sonra Hüseyin’in nurundan Levh’i ve Kalem’i yarattı. Allah’a ant olsun ki Hüseyin, Levh ve Kalem’den daha yücedir. Bundan sonra doğusu ve batısı karanlıklar içinde kaldığında melekler şöyle nida ettiler: ‘Ey İlah’ımız ve Seyyid’imiz! Kudsi nurundan olan bu şahısların hürmeti hakkı için bizi aydınlat!’ Bunun üzerine Allah, birtakım kelimeler söyledi ve onlardan ruhu yarattı. Nur, ruhu üzerine alıp ondan Fatıma’tüz Zehra’yı yarattı. Ve onu Arş’ının önüne dikti ki, onunla doğusu ve batısı aydınlık içinde oldu. Bu sebeptendir ki, Fatıma’ya ‘Zehra’ adı verildi. Ey Mesud’un oğlu! Kıyamet günü geldiğinde şanı yüce olan Allah, bana ve Ali’ye şöyle buyuracak: ‘Sevdiklerinizi cennete geçiriniz ve buğz ettiklerinizi cehenneme dökünüz’ buna delil olarak şanı yüce olan Allah’ın ayeti şudur: ‘Siz, ikiniz, atın cehenneme, her inatçı kafiri’ Ben dedim ki: “Ey Resulullah! İnatçı kafir kimdir” Buyurdu ki: “Kafir olan benim nübüvvetimi inkar edendir. İnatçı olanlar ise Ali bin Ebi Talib ve zürriyetine karşı inatçı olanlardır.Cennet Ali’nin yandaşları ve sevenleri içindir.”



(el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.36, S.73-74, C.40, S.43-44 / et-Tebrizi el-Ansari “el-Lemat’ül Beyda” S.107-108 / Muhammed Taki Şerif “Sahîfet’ül Ebrâr” C.1, S.81-82 / Şâzân bin Cibril el-Kummi “el-Fedâil” 128-129 ve “er-Ravda” S.135 / el-Hatip Şeyh Muhammed Ridâ el-Hakîmi “Selüni Kable en Tefkudûni” C.1, S.47-48 / Nimetullah el-Cezâiri “el-Envâr’ün Numaniyye” C.1, S.17 / İbn-i Hasnevi “Dür Bahr’ül Menakıb” S.69 / Et-Tüsteri el-Meraşi “Şerh-i İhkak’ul Hak” C.5, S.250 / Ahmet er-Rahmani el-Hemedani “el-İmam Ali” S.638-639 / es-Seyyid Haşim el-Behrani “Gayet’ül Meram” C.4, S.163-164; C.7, S.66-67 “Tefsir’ül Burhan” C.4, S.226, “Medînet’ül Meâciz” C.3, S.219-221, “Hilyet’ül Ebrar” C.3, S.7 / Şerafeddin el-Hüseyni “Tevilül Ayet’üz Zahira” C.2, S.609 / es-Seyyid Murtada el-Abtahi “eş-Şia Fi Ahadis’ül Ferikayn” S.227-228 / Tefsir-i Kenz’üd Dekaik C.12, S.386, Kaf Süresi tefsirinde / es-Seyyid er-Radi “el-Menâkib’ül Fâhira fil-İtret’it Tâhira / er-Revda / Enis Emir “Kuran’da Ehl-i Beyt” S.284-285)
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla
#34
HZ. EYUP’UN ONA İTAAT ETMESİ


“Kulumuz Eyyub’u da hatırla. Hani Rabbine: ‘Doğrusu Şeytan bana yorgunluk ve azap verdi’ diye seslenmişti.” (Sad 41)



58- Bir gün Selman hazretleri İmam Ali aleyhisselamın huzuruna gelip, onun nefsi hakkında haber etmesini istedi. İmam hazretleri buyurdu ki: “Ey Selman, benim önceki ümmetleri itaatine çağırıp, küfredenleri de cehennemin ateşi ile cezalandıran! Benim, o hesabın sahibi olan! Ey Selman! Beni hakkıyla tanıyanlar şüphesiz olarak en yüce makamda benimle beraber olacaklardır.”

İmam hazretleri anlatırken onların huzuruna Hasan ve Hüseyin hazretleri dahil olduklarında şöyle devam buyurdu: “Bunlar, alemlerin Rabbinin arşının küpeleridir. Bunlar ile cennete aydınlık gelir. Anneleri ise kadınların en hayırlısıdır. Şanı yüce olan Allah, kullarından aht aldığında benimle almıştı. Beni tasdik edenler etti ve beni yalanlayanlar da cehennemin ateşi içindedirler. Baliğ olan hüccet ve baki olan kelime benim. Benim elçilerin elçisi olan!” Selman hazretleri dedi ki: “Ey Müminlerin Emiri, anam babam sana feda olsun, seni bu sıfatların ile hem Tevrat’ta hem de İncil’de gördüm. Allah’a ant olsun ki, toplumun: Bu adam o kadar ileri gitti ki, onu öldürenden Allah razı olsun, demesinden çekinmeseydim, senin hakkında öyle şeyler söylerdim ki nefisler ondan ürkerdi. Nitekim sen, Adem’in onunla tövbesini kabul edildiği Allah’ın hüccetisin! Seninle Yusuf kuyudan kurtarıldı ve Eyyub’un kıssasında, Allah’ın nimetlerinin ona karşı değişmesindeki sebep de sensin!” Müminlerin Emiri buyurdu ki: “Ey Selman, Eyyub’un hikayesini ve hangi sebepten dolayı Allah’ın nimetinin ona karşı değiştiğini biliyor musun?” Selman dedi ki: “Allah ve sen daha iyi bilirsiniz, ey Müminlerin Emiri” İmam hazretleri buyurdu ki: “Eyyub, mülküm hakkında tereddüte kapılıp dedi ki: ‘Bu yüce bir hitap ve ağır bir emirdir.’ Şanı yüce olan Allah ona buyurdu ki: ‘Ey Eyyub, benim kaim kıldığım suret hakkında mı tereddüt ediyorsun? Ben Adem’i bir bela ile sınadım ve ancak onu (Ali’yi) Müminlerin Emiri olarak kabul etmesi ile bağışlamıştım. Sen ise onun (Ali’nin) hakkında: Yüce bir hitap ve ağır bir emir mi diyorsun? İzzetim ve celalimin hakkı için sana, azabımdan tattıracağım ki, Müminlerin Emiri’ne itaat edip, tövbe edinceye kadar.” İmam hazretleri buyurdu ki: “Eyyub, bana itaat ederek mutluluğa erdi!”



(el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.26, S.292-293; es-Seyyid Şeref üd-Din el-Hüseyni “Tevil’ül Âyât ez-Zâhira” S.493; “Kenz Cami’ül Fevâid” S.264-265; Seyyid Haşim el-Behrani “Medinet’ül Meâciz” C.4, S.440; Enis Emir “Kuran’da Ehl-i Beyt” S.235-236)
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla
#35
ASHAB-I KEHF’İ KONUŞTURMASI


59- Mücahit ve İbn-i Abbas’tan naklen: Resulullah a bir halı hediye ederler. Bunun üzerine Resulullah Enes bin Malik’e buyurur ki: Halıyı ortaya ser ve ashabından bir toplumu çağır da buraya gelsinler. Ashaptan bazıları geldiğinde halının kenar tarafına oturmalarını söyledi. Sonra İmam Ali’yi çağırıp onunla uzun bir müddet tenha bir yerde konuştuktan sonra Ali’nin halının ortasına oturmasını buyurur. Herkes hazır olduktan sonra İmam Ali şöyle buyurdu: Ey rüzgar, bizi taşı. Sonra bir yere vardıklarında İmam Ali şöyle sordu: Bizim nereye geldiğimizi biliyor musunuz? Ashap dediler ki: Hayır nerde olduğumuzu bilmiyoruz. İmam Ali buyurdu ki: Burası Ashab-ı Kehf’in yeridir. Hadi ayağa kalkıp kardeşlerinizi selamlayınız. Bütün ashap selam verirler, fakat Ashab-ı Kehf’ten bir cevap gelmez. Sonra İmam Ali şöyle buyurdu: “Selamün aleyküm ey sıddıklar” Bunun üzerine Ashab-ı Kehf şöyle cevap verirler: “Aleykümesselam ve rahmetullahi ve berekatüh.- Selam, Allah’ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun.” İmam Ali buyurdu ki: “Niçin kardeşlerime cevap vermediniz?” Ashab-ı Kehf şöyle cevap verdiler: “Biz sıddıklar toplumu ancak bir peygamberle veya bir vasiyle muhatap olabiliriz.” Hitaptan sonra Ashab-ı Kehf eski hallerine döndüler.



(el-Kunduzi el-Hanefi “Yenabi’ül Mevedde” S.140 İstanbul Bas./ Muhammed İbn-i Meğazeli “Menakıb-u Ali B.Ebi Talib” S.232-233 / Enis Emir "Fazilet-i Ehl-i Beyt-i Resulullah" S.436-437)
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla
#36
KUŞLARIN DİLİNİ BİLMESİ


60- Emir’ül Müminin Hz. Ali (as) şöyle buyurdu: “Övgü ve şükür Allah’a mahsustur ki, bizlere kuşların dilini öğretti ve herşeyden ilim verdi, bu bizim için büyük bir fazilettir.”



(Ali Bin Hüseyn el-Mesudi “İsbât el-Vasiyya Li Ali Bin Ebi Tâlib” S.114 / Enis Emir "Fazilet-i Ehl-i Beyt-i Resulullah" S.506)
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla
#37
CENNET VE CEHENNEM’İ GÖSTERMESİ VE ÇEŞİTLİ MUCİZELERİNDEN


61- Bir adam Hz. Ali’nin huzuruna gelip ondan makamının yüceliğine dair bir şeyler göstermesini ister. Hz. Ali o adama ve etrafta bulunanlara dedi ki:



“Sizlere gerçek kudretimden bir nebze gösterseydim, buna dayanmayıp inkâra sapmanızdan korkuyorum.” Hazır olanlar bunda israr ettiklerinde, Hz. Ali hepsinden inkâr etmiyeceklerine ve onu tekzib etmiyeceklerine dair yeminli söz alır. Hz.Ali seçkin olan ashabından 70 kişi ile birlikte Kufe’nin dışına, sahraya çıkar. Hz. Ali oraya vardığında toplumun anlamadığı kelimelerle dua eder. Bu dua üzerine hazır olanlar yüzlerini ona doğru çevirdiklerinde etrafın türlü türlü yemyeşil bahçeler, çeşit çeşit ırmaklar ve saraylar ile dolduğunu ve bunların yanında yakıcı ateşlerin yükseldiği yerler görürler. Bu iki yerin cennet ve cehennem olduğundan kimsenin şüphesi kalmamıştı. Bunu gördüklerinde 68 kişi bunun büyük bir sihir olduğunu söyleyip verdikleri yeminli sözlerinden cayıp inkâr ederler. İki kişi sadece olanların gerçek kudretin sonucu olduğuna inanırlar. Hz. Ali bu iki kişi ile Kufe’ye geri döner. İbadet ettikleri yere vardıklarında Hz. Ali ikisinin duyduğu halde bir duada bulunur. Bu iki kişi yerin üzerindeki çakıl taşlarının mücevherlere dönüştüğünü görürler. İkisinden biri verdiği yemin sözünden dönüp gördüklerini sihir ile niteleyip inkâr eder. Geri kalan bir kişi ise yerdeki bu cevherlerden birini alıp saklar. İnsan oğlunun daha hiç görmediği bir cevheri ertesi güne kadar evinde tutar. Hz. Ali ertesi gün adamın bunu neden yaptığını sorduğunda, o adam dedi ki : “Bu cevherin gerçek olup olmadığını bilmek için saklamıştım!!!”



(Kutbeddin Sa’id bin Hibettullah al-Ravendi “el-Haraic vel-Ceraih” / Hasan bin Suleyman el-Hilli“Muhtasar Basair al-Derecaat” / Muhammed Bakır al-Meclisi “Bihar’ul-Anvar” / Seyyid Haşim al-Bahrani “Mediynet’ul-Me’aciz”)
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla
#38
CİNLERE EMİR VERMESİ


62- Bir Yahudi eşeğine mal yükleyip Küfe’de satmaya gelmişti. Küfe’ye girdiğinde, yer yarılıp eşeğini ve mallarını içine aldı. Neye uğradığını anlamayan Yahudi Küfe’deki müslüman arkadaşı olan Haris el-Hamdani’ye gidip, olanları anlatır. Haris, Yahudi’yi Emir’ül Müminin Ali’ye götürür ve orada olanları anlatır. Bunun üzerine Emir’ül Müminin şöyle buyurdu: “Ey Haris, olayın olduğu yere varın ve beni orada bekleyin.” Haris, Yahudi ile olayın olduğu yere varıp orada bekledi. Sonra Emir’ül Müminin Ali oraya varıp, yüzünü kıbleye yöneltti, ellerini havaya kaldırdı ve sonra secdeye vardı. Secdeye vardığında şöyle buyurdu: “Ey cinler topluluğu! Allah’a yemin olsun ki, sizler bana bu şekilde söz verip beyat etmediniz. Şayet Yahudi’ye eşeğini ve malını geri vermezseniz, Allah yolunda hakkıyla sizlere karşı cihad ederim.”



Emir’ül Mümini sözlerini tamamlar tamamlamaz hemen eşek ve yüklemiş olduğu mal ortaya çıkıverdi. Sonra Müminlerin Emiri Ali, Yahudi’yi evine kadar götürdü ve kendisinin yanında sabaha kadar kalmasını rica etti. Güneş doğduğunda Müminlerin Emiri, Yahudi’nin malını eşeğine yüklemesine ve çarşıda satmasına da yardımcı oldu. Yahudi tüm işlerini bitirdikten sonra İmam Ali’nin huzuruna gelip dedi ki: “Ben tanıklık ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed de onun Resulü’dür. Yine tanıklık ederim ki, sen bu ümmetin bilginisin ve sen cin ve insanların üzerine Allah’ın halifesisin. Allah sana islam ve ehline yaptığın hizmetlerden dolayı mükafatlandırsın.”



(Ali Bin Hüseyn el-Mesudi “İsbât el-Vasiyya Li Ali Bin Ebi Tâlib” S.115 / Hüseyin bin Hamdân el-Hasîbi “Hidâyet’ül Kübrâ” S.126-128 / Muhammed bin Cerir et-Tabari “Nevadir’ül Mucizât” S.58-59 / el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.39, S.189-191 / ed-Deylemi “İrşad’ül Kulub” C.2, S.86-89 / Enis Emir "Fazilet-i Ehl-i Beyt-i Resulullah" S.507)
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla
#39
BÜYÜK BİR YILAN İLE KONUŞMASI


63- Bir gün Müminlerin Emiri Ali, Küfe’de mimberin üstünde halka hutbe irad ederken, mescidin kapısına bir yılan gelir. Müminlerin Emiri mimberin üstündeyken halka buyurdu ki: “Ona yol verin bana doğru gelsin” Halk yılana yol verdiklerinde yılan doğru mimbere çıktı Emir’ül Müminin Ali’nin kulağına kendi diliyle konuştu. Müminlerin Emiri de yılana aynı dil ile cevap verdi ve yılan geldiği gibi mescitten dışarı çıktı. Emir’ül Müminin hutbesini bitirip aşağı indiğinde halka şöyle buyurdu: “Bu yılan Ben-i Tâmir cin kavminin resulüdür. Kavim içinde kavga çıktığında bu yılan yanıma gelip, onların arasını nasıl ıslah edeceğini bana sordu da ben ona ne yapacağını söyledim.



Rivayet edilir ki, o yılan cinler üzerine Müminlerin Emiri Ali’nin vasisidir.



(Hüseyin bin Hamdân el-Hasîbi “Hidâyet’ül Kübrâ” S.152 / Ali Bin Hüseyn el-Mesudi “İsbât el-Vasiyya Li Ali Bin Ebi Tâlib” S.116 / İbn-i Hamza et-Tusi “es-Sâkib Fil-Menâkib” s.248 / Kutbuddin er-Ravendi “el- Haraic Vel-Ceraih” C.1, S.189 / el-Hur el-Amili “İsbat’ül Hüdat” C.2, S.404 / ed-Deylemi “İrşad’ül Kulub” S.278 / İlam’ül Vera S.179 / es-Seyyid Haşim el-Behrani “Medinet’ül Meaciz” C.1, S.139-140 / Enis Emir "Fazilet-i Ehl-i Beyt-i Resulullah" S.507-508)
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla
#40
BİRİSİNE ÖLECEĞİ YILI, GÜNÜ VE ÖLÜM SEBEBİNİ SÖYLEMESİ


64- Müminlerin Emiri Hz. Ali insanların arasına oturup, kendine yakın olan bir adama şöyle buyurdu: “Otur da sana anlatayım, sen falan yılda, falan günde ve falan hastalığından dolayı vefat edeceksin.”



(Ali Bin Hüseyn el-Mesudi “İsbât el-Vasiyya Li Ali Bin Ebi Tâlib” S.116 Seyyid Murtada Yayını 1902 Tahran Bas.; Enis Emir “Fazilet-i Ehl-i Beyt-i Resulullah” S.508)
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 3 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping