Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Ergenekon’dan FETÖ’ye Alevi örgütlerinin dünü bugünü
#1
Aleviler “İnsan-ı kamil”e ulaşma yolunda kimlerle yürüyeceğine karar vermelidir. Hiç kuşku yok ki, bu yola ne saray ne de sarayın uzantıları mihmandarlık edemez.

“Koyun beni hak aşkına yanayım

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Yolumdan dönüp mahrum mu kalayım

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan”

Bu dizeler herkesin bildiği üzere Pir Sultan Abdal’a ait. Şu dizelerde Alevi ozanlardan Kul Nesimi’den:

“Bir acayip derde düştüm herkes gider karına

Bugün buldum bugün yerim, Hak kerimdir yarına

Zerrece tamahım yoktur şu dünya varına

Rızkımı veren Hüda’dır kula minnet eylemem”

Her iki dörtlüğe de ruhun veren değer, anılan yol önderlerinin egemenler, karşısındaki baş eğmez tavrı, boyun eğmez iradesidir. Dahası Alevi/batıni inanç yorumunda Hz.Ali’den Hüseyin’e, Hallac-ı Mansur’dan, Nesimi’ye ve Pir Sultan Abdal’a kadar bütün yol önderleri zulme karşı adaleti savunmuş, varsıllara karşı yoksulların yanında yer almış ve zulüm düzenine karşı mücadele etmişlerdir. Bu anlamda Alevi/Batıni inanç yorumu politik olarak kendini eşitlik/adalet mücadelesi içerisinde konumlandırır ve itikadi olarak da inanç akidelerini böyle yorumlar.

Peki,  günümüzdeki Alevi örgütlenmeleri politik ve itikadi olarak, geçmişten bugüne savunageldikleri değerleri savunuyor ve elbette bu değerleri pratiklerinde hayata geçirebiliyorlar mı? Ya da şöyle soralım Alevi dernek ve vakıfları muktedirler karşısındaki amansız, direngen ruhunu koruyabiliyor, bunu da bir öğreti/kültür olarak gelecek kuşaklara aktarabiliyorlar mı? Soruların önemi ortada. Buna karşın bütün örgütlenmeleri bağlayan toptancı bir yanıt veremeyiz elbette. Lakin şu var ki, Alevi örgütlenmelerinde ortaya çıkan kimi sorunlu durumlar bu değerlerde ciddi bir aşınma olduğunu ortaya koymakta. Öte yandan Alevi toplumunda da “değer” odaklı inanışın, ağırlıklı olarak “ritüel” odaklı anlayışa kaydığınıve dolayısıyla inanç halinin felsefe/düşünce ve pratikle beslenmediğini görebiliyoruz.

ARALARINDA ALEVİLERİN DE OLDUĞU SUBAYLARI ORDUDAN TASFİYE EDERKEN…

Somut örnekler üzerinden devam edelim isterseniz. Bilindiği gibi Fethullahçı Örgüt yapılanmasının ifşa edilmesinden sonra kimi dernekler kapatıldı. İşte bu kapatılan derneklerden bazıları da “Alevi” dernekleriydi. Yani Fethullahçı Örgüt, Alevi toplumuna da sızmak amacıyla Alevilere, Alevi dernekleri kurdurtmuştu.! Olacak şey miydi bu; ama olmuştu işte! İşin daha vahimi ise Yine Fethullahçılarla birlikte bir alevi vakfının Cami-Cemevi Projesinde yer almasıydı. Üstelik bu proje muhalif seslerin birer birer yok edilmeye çalışıldığı, Ergenekon ve Balyoz günlerinde hayata geçirilmek istenmişti. O günlerde Cemaat en zalim ve korkunç yüzüyle ülkedeki bütün muhalifleri susturmaya çalışırken, aralarında Alevilerin de olduğu subayları ordudan tasfiye ederken,Cem vakfı onlarla birlikte Cami-Cemevi projesini hayata geçirmeye çalışıyordu. Bu projeye karşı çıkanları Cem Vakfı’nın o dönemki başkanı (Şimdi de onursal başkan) İzzettin Doğan ise kıyasıya eleştiriyor ve dahası FethullahGülen’e  şöyle sahip çıkıyordu: "Ne yapıyor Fethullah Hoca? Ülkeyi mi bölüyor, vatandaşı mı bölüyor? Tam tersine birleştiriyor. Ben de onu anlamakta zorluk çekiyorum. Nasıl değer yargıları bu kadar tersine dönüyor, bir toplumda. Fethullah Hoca'nın düşüncelerini benimsemeyebilirsiniz. 'Mutabık değilim' diyebilirsiniz. Ama bunun için ille küsmeye, ille haksız yanlış işlemler yapmaya hakkınız var mı? Düşünce özgürlüğünü savunuyorsanız, o özgürlüğün kendisidir. İsmi ne olursa olsun. İzzettin Doğan için olan özgürlük Fethullah Gülen için de vardır. Herhangi bir vatandaş için de vardır."[1]İşin bir diğer vahim tarafı ise İzzettin Doğan Fethullah Gülen’in arkasında Amerika’nın olduğunu düşünen bir isimdir ama buna rağmen söz konusu projeyi de Fethullah Gülen’e öneren bizzat kendisidir. [2]

Anılan vakıf sıradan bir vakıf değil. Başta İstanbul olmak üzere ülkenin pek çok yerinde şubesi var. Dolayısıyla Alevi tabanında bir karşılığı da var. Mensubiyetin, mesuliyeti getireceği gerçeği göz önünde bulundurursak, Cami-cemevi projesi sonrasında bu kurumda en azından ciddi değişimlerin/istifaların olması gerektiğini düşünebiliriz. Fakat böyle olmamış, söz konusu projede yer alanlar ne sorumlulukları gereği istifa etmiş ne de özür beyanında bulunmuşlardır. Peki, nerede kaldı Pir Sultan Abdal şiarı, nerede kaldı zulme karşı mazlumun yanında yer alma itikadı? Hiçbir şey olmamışçasına yola devam edenlere ne demeli; yol, “uluların yolu” değil miydi sanki!

AĞIR OLACAK BELKİ AMA…

Burada bir noktayı belirtmekte fayda var: Alevi örgütlenmelerinin kurduğu politik ittifaklar ve ya da güncel siyasi söylemleri değil konumuz. O da ayrı bir tartışma konusu elbette. Konu Alevi geleneğinin sahip çıktığı değerlerle Alevi örgütlenmesinin kurduğu sağlıksız ilişki. Bu ilişkiye dair birkaç örneği yukarıda aktarmaya çalıştık. Bunun dışında kimi Alevi kurumlarının politik isimleri cem evlerinin başköşesinde ağırlaması, belediyelerin siyasi kimliklerini yok sayarak onlarla hemhal olması, kurum için iktidar çekişmeleri ve rant iddiaları kabulü mümkün olmayan olaylar arasındadır. Zira bir yandan eşitlikçi, özgürlükçü bir geleneğe sahip çıktığını söyleyip öte yandan bu değerler çiğnenmez bu değerleri çiğneyenlerle işbirliği yapılmaz. Varsayalım ki o belediye size Cemevi yapsın, maddi yardımda bulunsun. Değerlerinizi yok saydıktan sonra siz o cem evinde neyin felsefesini, yolunu süreceksiniz? Ağır olacak belki ama para nereden gelirse gelsin, biz gelecek paraya bakarız demeye benzer bu! Üstüne üstlük size “yardım” eden her kişiyi onure edercesine afişlerle“görünür” kılmak, ona ödül vermek ve adeta onun reklamını yapmak olacak şey değildir. Çünkü Elias Cenetti’nin de dediği gibi “Besin vermekle buyruk vermek arasında sıkı bir bağ vardır.”

Gelinen noktada Aleviler “İnsan-ı kamil”e ulaşma yolunda kimlerle yürüyeceğine karar vermelidir. Hiç kuşku yok ki, bu yola ne saray ne de sarayın uzantıları mihmandarlık edemez. Zira Aleviler Sarayın adamı olan “Alevi” Hızır Paşayı değil, Saraya direnerek ölen Pir Sultan Abdal’ı yol önderi ve rehberi olarak kabul eder. Ayrıca Alevi tarihi ve geleneği “eline, beline, diline” sadık ol der, 72 millete bir nazarda bakmayı öğütler, paylaşımcılığı esas alır, dört kapı kırk makam der; ilmi, hoşgörüyü, cömertliği, edebi, utanmayı öğretir; dinini “sevgi” olarak telakki edip, kabesini insan olarak zikreder.

Yazımıza nefeslerle başladık öyle de bitirelim. Bakın yol önderlerinden büyük ozan Fuzuli ne diyor: “

“Arif isen sırrın nadana açma

Olur olmazların badesin içme

Düşmandan bir zarar gelirse kaçma

Yüze gülen dosttan sakın kendini.

Ey Fuzuli bize Hak'tandır yardım

Doğruluk ederken murada erdim

Sorarsanız pirimden böyle gördüm

Yüze gülen dosttan sakın kendini”



Aydın Tonga
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 2 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping