08-25-2018, 10:12 PM
Gerek Dede ve Babalar, gerekse şair ve düşünürlerimiz olsun zaman zaman farklı nitelemeler yapmış, değişik gibi görünen adlandırmalar ileri sürmüşler. Ancak durum; tarihsel ve inançsal gelişimin ışığında dikkatle incelendiğinde, birbirlerinden farklı şeylen söylemedikleri, aynı kişilerin bazen birini bazen ötekini kullanmaktan sakınma gereği duymadıkları açıkça görülür. İlk bakışta karmaşık gibi görünen bu durumun, esasta aynı yaklaşım ve düşünüş tarzının bir yansıması olduğu söylenebilir.
Sözün gidişine göre “Caferiyim Caferi” diye dörtlüklerini sonlayan şairlere de rastlanılır, “Yol Muhammed-Ali’nindir” diyenler de var. Yine; “Sorma behey softa mezhebimizi/Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır” diyen Nesimi gibileri de görülür.
Bununla birlikte İmam Cafer-i Sadık’ın hiçbir zaman mezhep kurmadığı, hatta ondan etkilenen öğrencileri İbni Hanbel ve Azam’ın da hocalarının yolundan giderek, mezhep kurmak istemedikleri, bunun İslam’a nifak sokmak anlamına geldiğini önesürdükleri, bu yüzden de dayak ve hapis cezalarına çarptırılmayı göze aldıkları söylenir.
Kısaca belirtmek gerekirse “Hak-Muhammed-Ali Yolu” belirlemesinden; bir yanıyla “Halis-muhlis İslam”biçiminde yapılan algılamayı, diğer yanıyla gelmiş geçmiş tüm diğer inançları kendi bünyesinde sentezleştiren, insanlığın en iyi ve en olumlu değerlerine sahip çıkan, bir büyük yaklaşımı, evrensel düşünüş tarzını anlamak gerekmektedir.
Erkân ise inanç ve ibadetin ortaya konulması ve gerçekleştirilmesi bakımından uyulması gereken “düzen ve kurallar”ı ifade eder. Her inanç ve ibadetin gereklerinin yerine getirilebilmesi, yapılacakların belirli bir öncelik ve sonralık sırasına konulmasını, nasıl yapılacağına ilişkin kuralların belirlenmesini ve ritüellerin buna göre ve de düzenli bir biçimde yürütülmesini zorunlu kılar. Dikkat edilirse bu işin pratikteki yansıması uygulama ile ilintilidir. Bu nedenle “Erkân”, bir inanç sisteminin bütününü değil, ibadet ve uygulama gibi belirli bir kesitini kapsar. “Erkâname” kavramı ise tüm bu kural ve düzenlemeleri içinde toplayan, bu anlamda yol gösteren bir düzenlemedir. Görüldüğü gibi dinlerin ve mezheplerin “Erkânname” leri yoktur, sadece tarikatların vardır. Nitekim Aleviliğin değil, Hacı Bektaş Veli’nin Hakka yürümesinden çok sonra ve Alevilik çerçevesi içinde kurulmuş olan Bektaşilik tarikatımızın “Erkânname”si vardır.
Sözün gidişine göre “Caferiyim Caferi” diye dörtlüklerini sonlayan şairlere de rastlanılır, “Yol Muhammed-Ali’nindir” diyenler de var. Yine; “Sorma behey softa mezhebimizi/Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır” diyen Nesimi gibileri de görülür.
Bununla birlikte İmam Cafer-i Sadık’ın hiçbir zaman mezhep kurmadığı, hatta ondan etkilenen öğrencileri İbni Hanbel ve Azam’ın da hocalarının yolundan giderek, mezhep kurmak istemedikleri, bunun İslam’a nifak sokmak anlamına geldiğini önesürdükleri, bu yüzden de dayak ve hapis cezalarına çarptırılmayı göze aldıkları söylenir.
Kısaca belirtmek gerekirse “Hak-Muhammed-Ali Yolu” belirlemesinden; bir yanıyla “Halis-muhlis İslam”biçiminde yapılan algılamayı, diğer yanıyla gelmiş geçmiş tüm diğer inançları kendi bünyesinde sentezleştiren, insanlığın en iyi ve en olumlu değerlerine sahip çıkan, bir büyük yaklaşımı, evrensel düşünüş tarzını anlamak gerekmektedir.
Erkân ise inanç ve ibadetin ortaya konulması ve gerçekleştirilmesi bakımından uyulması gereken “düzen ve kurallar”ı ifade eder. Her inanç ve ibadetin gereklerinin yerine getirilebilmesi, yapılacakların belirli bir öncelik ve sonralık sırasına konulmasını, nasıl yapılacağına ilişkin kuralların belirlenmesini ve ritüellerin buna göre ve de düzenli bir biçimde yürütülmesini zorunlu kılar. Dikkat edilirse bu işin pratikteki yansıması uygulama ile ilintilidir. Bu nedenle “Erkân”, bir inanç sisteminin bütününü değil, ibadet ve uygulama gibi belirli bir kesitini kapsar. “Erkâname” kavramı ise tüm bu kural ve düzenlemeleri içinde toplayan, bu anlamda yol gösteren bir düzenlemedir. Görüldüğü gibi dinlerin ve mezheplerin “Erkânname” leri yoktur, sadece tarikatların vardır. Nitekim Aleviliğin değil, Hacı Bektaş Veli’nin Hakka yürümesinden çok sonra ve Alevilik çerçevesi içinde kurulmuş olan Bektaşilik tarikatımızın “Erkânname”si vardır.
______
Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..