08-21-2018, 12:05 AM
(İlhan Selçuk'un bir köşe yazısından alınmıştır.)
Bektaşi - ya da Alevi - iki öküzüyle tarlasını sürermiş; kırmızı öküz az yem yiyip, çok çalışırmış; sarı öküz lanet mi lanetmiş. Hem çok yermiş, hem tembelmiş. Bir gün öfkelenmiş Bektaşi:
-Ey Allahım! demiş, şu sarı öküzün canını al da kurtulayım...
Baba Erenler ertesi sabah ahıra girince ne görsün! Kırmızı öküz sizlere ömür, sarı lanet capacanlı... Dışardan bir çocuk çağırmış Bektaşi, öküzleri göstermiş:
-Ulan, demiş; bunların hangisi sarı, hangisi kırmızı? Çocuk göstermiş:
-Bu sarı, bu kırmızı! Bektaşi gözlerini göğe çevirmiş:
-İmanım, demiş; bacak kadar çocuk renkleri biliyor da, sen ayıramıyor musun?
Bektaşi - ya da Alevi - iki öküzüyle tarlasını sürermiş; kırmızı öküz az yem yiyip, çok çalışırmış; sarı öküz lanet mi lanetmiş. Hem çok yermiş, hem tembelmiş. Bir gün öfkelenmiş Bektaşi:
-Ey Allahım! demiş, şu sarı öküzün canını al da kurtulayım...
Baba Erenler ertesi sabah ahıra girince ne görsün! Kırmızı öküz sizlere ömür, sarı lanet capacanlı... Dışardan bir çocuk çağırmış Bektaşi, öküzleri göstermiş:
-Ulan, demiş; bunların hangisi sarı, hangisi kırmızı? Çocuk göstermiş:
-Bu sarı, bu kırmızı! Bektaşi gözlerini göğe çevirmiş:
-İmanım, demiş; bacak kadar çocuk renkleri biliyor da, sen ayıramıyor musun?
______
Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..