10-02-2018, 10:38 PM
Alevilerin içki içtikleri, bu nedenle İslam ’ın kurallarını çiğnedikleri, en eski dönemlerden beri Sünni din adamları ve cahil halk tarafından söylenegelmiştir. Bu konunun irdelenmesine geçmeden önce bir saptama yapma zorunludur: Bugün artık Alevi olsun, Sünni olsun her kesimden insan alkollü içki almaktadır. İçki içip içmemeyi tartışmak bile anlamsız hale gelmiştir. Alevi-Sünni her kanattan insanlardan içki içenlerin inancı hakkında hiç kimsenin kuşku duymaya hakkı yoktur. Zaten içki içenleri İslamiyet’in dışına atmaya kalktığımızda, ortada fazla insan kalacağını sanmıyoruz. Bugün için, içkinin insanın inancını lekelediğini ya da yok ettiğini iddia etmek, pratik olarak olanaksızlaşmıştır.
Biz geçmişin değerlendirmesini yapIp söylenenlerin doğruluk-yanlışlIk durumunu sergileyeceğiz. Hemen belirtelim ki, eski dönemlerde de Sünni halk arasIndan önemli bir kesim içki içmiştir.
Padişahlar ve onlarIn çevresindekiler; sürekli olarak şarap içmişlerdir.
Birçok OsmanlI padişahI şarapçı tanınır.
Daha birinci Halife Ebubekir döneminde ve Ömer zamanında, Arapların ileri gelenleri şarap içiyordu. Bunların en bilinen örneği de, meşhur kumandanlardan Halit bin Velit’tir. Halit, şarap içtikten sonra göz koyduğu bir Arap’ı öldürmüş, adamın başını tandıra atıp kızartmış; sonra ay hali olan kadına zorla sahip olmuştur. Dini yasaya göre Ebubekir’in buna kısas uygulaması gerekirken; bu zorba kabile reisine uygulanmamıştır..
Bu anlayışı sürdüren Emeviler zamanında sarayda büyük içki meclisleri kurulmuştur. Hatta, Emevi padişahları sarhoş sarhoş camiye gidip halka imamlık yapmış, namaz kıldırmışlardır.
Abbasiler döneminde şarap sarayın vaz geçmediği ve görkemli törenlerde içtiği, sıradan bir içkidir. Anadolu’daki Selçuklu devleti ve ondan sonra kurulan Osmanlı devleti şarabı sarayda bol bol tüketmiştir. Yalnız; sıradan insanlara yasaklanan bu içki, gizli gizli yine içilmiştir. Aleviler ise bunu gizli gizli içmek yerine açık açık içmişlerdir.
Fakat Alevilerin açık açık içmeleri, içkiyi bir zevk ve sohbet öğesi haline getirmeleriyle sonuçlanmıştır. Alevilikte, içki kültürü oluşmuş, bu kültürün dışına çıkanlar; içki meclislerinden dışlanmıştır. Böylece toplum, içkiye kendi kendine ilginç bir yasak getirmiştir.
Aleviler; içki içtikten sonra sapıtan, kavga çıkaran, saldırganlaşan insanlarla içki içmezler. Kadehlerini, “Can cana!” diyerek kaldırırlar ve avuçları bardakları tutan ellerinin dışını birbirlerinin ellerine değdirerek canın sıcaklığını duyarlar.
İçinde bu senli benliği duymayan insan, toplumsal bir yaptırımla dışlanır.
Bu dışlanıştaki zorunluluk dinsel değil, toplumsaldır; insanidir
içki; sarhoş olmak için değil; sohbete lezzet katmak; yeni ufuklar açmak için saygıyla içilir. Bu içişte; eski Türklerdeki dinsel havayı bulmak olanağı vardır.
Aleviler; evlenmiş, olgunluğu bilinen kadınlara (bacılara) da bir kadeh içki sunmakta sakınca görmezler. Fakat, içki meclisinde sofra başında kadınla erkek yan yana oturmaz. Kadın, yalnızca bu aşamada, erkekten bir adım geridedir, ama hemen de onun yanıbaşındadır. Sohbete katılır…
Şarap Niçin Yasaklandı?
Müslümanlar, İslamiyet’in ilk dönemlerinde şarap içiyorlardı. şarabın yasaklanması, Uhut savaşı sonras›na denk düşer. Bu yeniliğin getirdiği gerginlik ortamında Müslümanlar değişik yerlerden saldırılara uğradılar. Müslümanların bazılarının da bu savaştaki yenilginin moral bozukluğu ile davranışlarında anormallik görüldü. Sarhoş olup tatsızlık çıkaranlar, kavga edenler arttı. Hatta İslamiyet’e karşı bir tavır bile belirdi. Bir avuç kalan Müslümanları bu tehlikeli gidişten kurtarmak için, 625 yılı sonlarına doğru da içkiye sınır getirildi.
Maide Suresi’nin 90. ve 91 ayetleri bu olayla ilgili olup şöyledir.: “Ey inananlar! İçki, putlar ve fal okları; şüphesiz şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan kaçının ki, saadete eresiniz. şeytan; şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan alı koymak ister. Artık bundan vazgeçersiniz değil mi?”
Bu ayette içinin kesin olarak yasaklandığı gibi bir anlam yoktur. içki; düşmanlık kin ve Allah’ı anmaktan uzaklaştırıcı bir unsur olursa yasak kesinleşiyor.Nitekim,Bakara Suresi’nin 219. ayeti şöyle der: ”Sana, şarab› ve kumarı sorarlar. De ki: İkisinde de, hem büyük günah hem insanlara bazı faydalar vardır. Günahları, faydasından daha büyüktür.”
Ayette, söz konusu olan alkollü şaraptır. Gerek hamr (şarap) sözcüğünün kullanılması, gerek ayetin verdiği mesaj; doğrudan doğruya alkollü içkiden söz edildiğini ortaya koymaktadır. Bu ayet açıkça içkiyi zarar verecek biçimde içenlere, onu yasaklamaktadır. İçkinin yararı ise, değişik biçimlerde yorumlanabilir. Her şeyden önce içki; insanın denektaşıdır. İyi insan, kötü insan içki sofrasında açığa çıkar.
İçkinin; her haliyle reddedildiğini söyleyenler; Kuran-ı Kerim’i ciddi biçimde incelememiş olanlardır.
Yukarıda verdiğimiz ayetlerin dışında, başka ayetlerde de şarap; insanlara bir hediye olarak vaat edilmektedir. Bu da şarabın reddedilmediğini; fakat, iyi davranışlı insanlara helal olduğunu gösterir.
Muhammet Suresi 15. ayeti okuyalım: “Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen Cennet şöyledir: Orada, temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır.”Bu ayette de sözü edilen; doğrudan doğruya şaraptır ve Müslümanlara, öbür dünyadaki güzel ödüllerden biri olarak önerilmektedir.Ayrıca; Nahl Suresi’nin 67. ayeti de, bu şarabın öyle manevi bir içki olmadığını, insana keyif verip sarhoş ettiğini dile getiriyor. şöyle diyor ayet: “Hurmaların meyvelerinden ve üzümlerden keyif verici, mestedici ( sarhoş edici) şıralar ve güzel rızk elde edersiniz. Düşünen kavimler için bunda ibret vardır.”Bu ayette açık açık sekeren sözcüğü kullanılmıştır. bu da sarhoşluğu ifade eder…
Bu sözcük, sekr kökünden türemiştir.; sekr ise sarhoş demektir. Yine insan Suresi’nde 21. ayet, açık açık şaraptan söz eder. Ayet şöyledir: “Üzerlerinde, ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara, tertemiz şaraplar içirir.”Yine Tur Suresi’n de 23. ayeti dolaylı olarak şarap içmekten söz eder: “Orada; birbirleriyle, saçma söyletmeyen ve günaha sokmayan kadehler tokuştururlar,”
Tokuşturulan kadehler, herhalde su veya süt bardağ› değildir. Çünkü; saçma söz söyletmeme ve günaha sokmama özelliği vurguland›ğına göre bu tokuşturulanlar, şarap kadehidir. Günah işlemeyen saçma söz söylemeyenlerin şarap içebileceklerine dolaylı bir izindir bu…
Görüldüğü gibi, Kur’an’da bile içki içmek kesin olarak yasaklanmış değildir. İçkinin kesinlikle yasak olduğu görüşü, softaların uydurmasıdır. Kesin olarak yasaklanan şey içki değil; içki içtikten sonra kötülük yapmak kötü söz söylemektir.
İşte; Aleviler, içki içtikten sonra sapıtan insanlara yasak olduğunu söylerler ve bunun da Kuran hükümlerine uygun olduğunu belirtirler.
Aleviler; içkiyi, bir edepsizlik unsuru yapanlara bunun haram olduğunu kabul ederler.
Alevilerde şarap, salt bir keyif arac› değildir.
Aleviler, içkiye dolu derler. Dolu yarı yarıya kutsal özelliklere sahip içkidir…. Bu nedenle, doluya, “Hak Dolusu, Ali Dolusu, Hünkar Hac› Bektaş Veli Dolusu, Şah İbrahim Veli Dolusu, Gerçek Erenler Dolusu” gibi adlar verilmiştir.
Alevi cem törenlerinden sonra; özellikle Bektaşilerde dolu içilir. Bunu, bütün Alevilerde bir zorunluluk olarak algılamak da yanlıştır. Cem törenlerinden sonra içki almayanlar da, alınan doluyu hak dolusu kabul ederler.
Alevi cemlerinde şarabın 15.Yüzy›l sonlarında Rumeli’nde Akyazılı Sultan zamanında girdiği biçiminde bir bilgi de vardır. Daha önce şarabın yerine şerbet içildiği bilinmektedir.
Aleviler, demin kaynağını Kırklar Meclisi’ne bağlarlar. O mecliste, Selman bir üzüm tanesi getirmiş; peygamber de onu bir nurdan tabak içinde ezip Kırklar’a sunmuştur. Kırklar; bunu içmiş, coşmuş, semaha kalkmışlardır.
Aleviler içtikleri şarabın Cennet’te içilecek şarap olduğuna inanırlar ve onun adına da Kuran’da geçtiği gibi (İnsan Suresi, 21.ayet) “sekahum hamri” derler. Bu kutsallığı dile getirir.
İçmeyi bilmeyen ya da bu tür içildiğini bilmeyen insanlar; iradelerine hâkim olamayanlar; içkiyi kötü, şer kaynağı olarak algılayıp tümden yasaklama yoluna gitmişlerdir. Çıkarcı bazı din adamları da bunlara önayak olmuş, peygamber döneminde bile yapılmayan işler ortaya çıkmış; şarap yapılıyor bahanesiyle üzüm bağları sökülmüştür…
Fakat, bu yasak hem eski dönemlerde, hem de günümüzde yürümemiştir. Bundan sonra yürümesi ise tamamen olanaksızdır.
Rıza ZELYUT
Biz geçmişin değerlendirmesini yapIp söylenenlerin doğruluk-yanlışlIk durumunu sergileyeceğiz. Hemen belirtelim ki, eski dönemlerde de Sünni halk arasIndan önemli bir kesim içki içmiştir.
Padişahlar ve onlarIn çevresindekiler; sürekli olarak şarap içmişlerdir.
Birçok OsmanlI padişahI şarapçı tanınır.
Daha birinci Halife Ebubekir döneminde ve Ömer zamanında, Arapların ileri gelenleri şarap içiyordu. Bunların en bilinen örneği de, meşhur kumandanlardan Halit bin Velit’tir. Halit, şarap içtikten sonra göz koyduğu bir Arap’ı öldürmüş, adamın başını tandıra atıp kızartmış; sonra ay hali olan kadına zorla sahip olmuştur. Dini yasaya göre Ebubekir’in buna kısas uygulaması gerekirken; bu zorba kabile reisine uygulanmamıştır..
Bu anlayışı sürdüren Emeviler zamanında sarayda büyük içki meclisleri kurulmuştur. Hatta, Emevi padişahları sarhoş sarhoş camiye gidip halka imamlık yapmış, namaz kıldırmışlardır.
Abbasiler döneminde şarap sarayın vaz geçmediği ve görkemli törenlerde içtiği, sıradan bir içkidir. Anadolu’daki Selçuklu devleti ve ondan sonra kurulan Osmanlı devleti şarabı sarayda bol bol tüketmiştir. Yalnız; sıradan insanlara yasaklanan bu içki, gizli gizli yine içilmiştir. Aleviler ise bunu gizli gizli içmek yerine açık açık içmişlerdir.
Fakat Alevilerin açık açık içmeleri, içkiyi bir zevk ve sohbet öğesi haline getirmeleriyle sonuçlanmıştır. Alevilikte, içki kültürü oluşmuş, bu kültürün dışına çıkanlar; içki meclislerinden dışlanmıştır. Böylece toplum, içkiye kendi kendine ilginç bir yasak getirmiştir.
Aleviler; içki içtikten sonra sapıtan, kavga çıkaran, saldırganlaşan insanlarla içki içmezler. Kadehlerini, “Can cana!” diyerek kaldırırlar ve avuçları bardakları tutan ellerinin dışını birbirlerinin ellerine değdirerek canın sıcaklığını duyarlar.
İçinde bu senli benliği duymayan insan, toplumsal bir yaptırımla dışlanır.
Bu dışlanıştaki zorunluluk dinsel değil, toplumsaldır; insanidir
içki; sarhoş olmak için değil; sohbete lezzet katmak; yeni ufuklar açmak için saygıyla içilir. Bu içişte; eski Türklerdeki dinsel havayı bulmak olanağı vardır.
Aleviler; evlenmiş, olgunluğu bilinen kadınlara (bacılara) da bir kadeh içki sunmakta sakınca görmezler. Fakat, içki meclisinde sofra başında kadınla erkek yan yana oturmaz. Kadın, yalnızca bu aşamada, erkekten bir adım geridedir, ama hemen de onun yanıbaşındadır. Sohbete katılır…
Şarap Niçin Yasaklandı?
Müslümanlar, İslamiyet’in ilk dönemlerinde şarap içiyorlardı. şarabın yasaklanması, Uhut savaşı sonras›na denk düşer. Bu yeniliğin getirdiği gerginlik ortamında Müslümanlar değişik yerlerden saldırılara uğradılar. Müslümanların bazılarının da bu savaştaki yenilginin moral bozukluğu ile davranışlarında anormallik görüldü. Sarhoş olup tatsızlık çıkaranlar, kavga edenler arttı. Hatta İslamiyet’e karşı bir tavır bile belirdi. Bir avuç kalan Müslümanları bu tehlikeli gidişten kurtarmak için, 625 yılı sonlarına doğru da içkiye sınır getirildi.
Maide Suresi’nin 90. ve 91 ayetleri bu olayla ilgili olup şöyledir.: “Ey inananlar! İçki, putlar ve fal okları; şüphesiz şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan kaçının ki, saadete eresiniz. şeytan; şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan alı koymak ister. Artık bundan vazgeçersiniz değil mi?”
Bu ayette içinin kesin olarak yasaklandığı gibi bir anlam yoktur. içki; düşmanlık kin ve Allah’ı anmaktan uzaklaştırıcı bir unsur olursa yasak kesinleşiyor.Nitekim,Bakara Suresi’nin 219. ayeti şöyle der: ”Sana, şarab› ve kumarı sorarlar. De ki: İkisinde de, hem büyük günah hem insanlara bazı faydalar vardır. Günahları, faydasından daha büyüktür.”
Ayette, söz konusu olan alkollü şaraptır. Gerek hamr (şarap) sözcüğünün kullanılması, gerek ayetin verdiği mesaj; doğrudan doğruya alkollü içkiden söz edildiğini ortaya koymaktadır. Bu ayet açıkça içkiyi zarar verecek biçimde içenlere, onu yasaklamaktadır. İçkinin yararı ise, değişik biçimlerde yorumlanabilir. Her şeyden önce içki; insanın denektaşıdır. İyi insan, kötü insan içki sofrasında açığa çıkar.
İçkinin; her haliyle reddedildiğini söyleyenler; Kuran-ı Kerim’i ciddi biçimde incelememiş olanlardır.
Yukarıda verdiğimiz ayetlerin dışında, başka ayetlerde de şarap; insanlara bir hediye olarak vaat edilmektedir. Bu da şarabın reddedilmediğini; fakat, iyi davranışlı insanlara helal olduğunu gösterir.
Muhammet Suresi 15. ayeti okuyalım: “Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen Cennet şöyledir: Orada, temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır.”Bu ayette de sözü edilen; doğrudan doğruya şaraptır ve Müslümanlara, öbür dünyadaki güzel ödüllerden biri olarak önerilmektedir.Ayrıca; Nahl Suresi’nin 67. ayeti de, bu şarabın öyle manevi bir içki olmadığını, insana keyif verip sarhoş ettiğini dile getiriyor. şöyle diyor ayet: “Hurmaların meyvelerinden ve üzümlerden keyif verici, mestedici ( sarhoş edici) şıralar ve güzel rızk elde edersiniz. Düşünen kavimler için bunda ibret vardır.”Bu ayette açık açık sekeren sözcüğü kullanılmıştır. bu da sarhoşluğu ifade eder…
Bu sözcük, sekr kökünden türemiştir.; sekr ise sarhoş demektir. Yine insan Suresi’nde 21. ayet, açık açık şaraptan söz eder. Ayet şöyledir: “Üzerlerinde, ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara, tertemiz şaraplar içirir.”Yine Tur Suresi’n de 23. ayeti dolaylı olarak şarap içmekten söz eder: “Orada; birbirleriyle, saçma söyletmeyen ve günaha sokmayan kadehler tokuştururlar,”
Tokuşturulan kadehler, herhalde su veya süt bardağ› değildir. Çünkü; saçma söz söyletmeme ve günaha sokmama özelliği vurguland›ğına göre bu tokuşturulanlar, şarap kadehidir. Günah işlemeyen saçma söz söylemeyenlerin şarap içebileceklerine dolaylı bir izindir bu…
Görüldüğü gibi, Kur’an’da bile içki içmek kesin olarak yasaklanmış değildir. İçkinin kesinlikle yasak olduğu görüşü, softaların uydurmasıdır. Kesin olarak yasaklanan şey içki değil; içki içtikten sonra kötülük yapmak kötü söz söylemektir.
İşte; Aleviler, içki içtikten sonra sapıtan insanlara yasak olduğunu söylerler ve bunun da Kuran hükümlerine uygun olduğunu belirtirler.
Aleviler; içkiyi, bir edepsizlik unsuru yapanlara bunun haram olduğunu kabul ederler.
Alevilerde şarap, salt bir keyif arac› değildir.
Aleviler, içkiye dolu derler. Dolu yarı yarıya kutsal özelliklere sahip içkidir…. Bu nedenle, doluya, “Hak Dolusu, Ali Dolusu, Hünkar Hac› Bektaş Veli Dolusu, Şah İbrahim Veli Dolusu, Gerçek Erenler Dolusu” gibi adlar verilmiştir.
Alevi cem törenlerinden sonra; özellikle Bektaşilerde dolu içilir. Bunu, bütün Alevilerde bir zorunluluk olarak algılamak da yanlıştır. Cem törenlerinden sonra içki almayanlar da, alınan doluyu hak dolusu kabul ederler.
Alevi cemlerinde şarabın 15.Yüzy›l sonlarında Rumeli’nde Akyazılı Sultan zamanında girdiği biçiminde bir bilgi de vardır. Daha önce şarabın yerine şerbet içildiği bilinmektedir.
Aleviler, demin kaynağını Kırklar Meclisi’ne bağlarlar. O mecliste, Selman bir üzüm tanesi getirmiş; peygamber de onu bir nurdan tabak içinde ezip Kırklar’a sunmuştur. Kırklar; bunu içmiş, coşmuş, semaha kalkmışlardır.
Aleviler içtikleri şarabın Cennet’te içilecek şarap olduğuna inanırlar ve onun adına da Kuran’da geçtiği gibi (İnsan Suresi, 21.ayet) “sekahum hamri” derler. Bu kutsallığı dile getirir.
İçmeyi bilmeyen ya da bu tür içildiğini bilmeyen insanlar; iradelerine hâkim olamayanlar; içkiyi kötü, şer kaynağı olarak algılayıp tümden yasaklama yoluna gitmişlerdir. Çıkarcı bazı din adamları da bunlara önayak olmuş, peygamber döneminde bile yapılmayan işler ortaya çıkmış; şarap yapılıyor bahanesiyle üzüm bağları sökülmüştür…
Fakat, bu yasak hem eski dönemlerde, hem de günümüzde yürümemiştir. Bundan sonra yürümesi ise tamamen olanaksızdır.
Rıza ZELYUT