Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Bahâîlik
#1
800px-Seat_of_the_House_of_Justice.jpg
Bahailik'in yönetim merkezi olan İsrail'in Hayfa kentindeki Yüce Adalet Evi

Bahailik (Farsça: بهائیت Bahá'iyyat, Arapça: بهائية Bahá'iyya) bütün insanlığın ruhani birliğini vurgulayan tek tanrılı bir dindir. Üç ana prensip Bahai öğretileri ve itikadı için bir temel oluşturur: Tanrı birliği yani tüm yaradılışın kaynağı olan tek bir Tanrı vardır, din birliği yani tüm büyük dinler aynı ruhani kaynağa sahiptirler aynı Tanrıdan gelirler ve insanlığın birliği yani  bütün insanlar eşit yaratılmıştır, çeşitlilik içinde birlik ile bir araya getirilmiştir; ırkların ve kültürlerin bu çeşitliliği takdire ve kabule değer görülmelidir. Bahai İnancının öğretilerine göre insanın amacı dua, tefekkür ve insanlığa hizmet yoluyla Allah'ı tanımayı ve sevmeyi öğrenmektir.

Bahailik 19. yüzyılda Bahaullah tarafından İran'da kurulmuştur. Bahaullah, Babî hareketiyle olan ilişkisi sebebiyle hapsedilmiş ve İran'dan Osmanlı İmparatorluğu'na sürgün edilmiştir. Öldüğü zaman, kırk yıldan fazla bir süredir resmi olarak hâlâ ev hapsinde idi. Din, oğlu Abdülbaha'nın önderliğinde Avrupa'da ve Amerika'da ilerleme kaydetti fakat doğduğu yerde, o zamanın İran'ında halen yoğun bir zulme maruzdu. Abülbaha'nın ölümünden sonra ise Bahai toplumunun liderliği, bir kişiden hem seçilmiş yapılar hem atanmış kişilerden oluşan bir idari düzene evrilerek yeni bir safhaya girdi. Bugün dünyada 200'den fazla ülkede 5 milyonun üzerinde Bahai olduğu tahmin edilmektedir.

Bahai öğretisine göre din tarihi, her biri zamanın ihtiyaçlarına ve insanların kapasitesine uygun bir din kuran ilahi elçiler dizisi sayesinde ortaya çıkmış olarak görülmektedir. Kutsal Bahai yazıları özellikle Musa, İsa ve Muhammed gibi İbrahimî şahsiyetlerden bahseder ve ayrıca diğer Bahai yazını Krişna, Buda ve başkaları gibi Dharma dinlerindeki şahsiyetlerden de söz eder. Bahailer için en son gelen elçiler Bab ve Bahaullah'tır; fakat gelecekte, geleceğin ihtiyaçlarına ve insan kapasitesine göre yeni elçiler gönderilecektir.  Bahai inancına göre, art arda gelen her peygamber sonra gelecek peygamberin haberini vermiştir ve Bahaullah'ın hayatı ve öğretileri önceki kutsal kitapların zamanın sonu vaatlerini yerine getirmiştir. İnsanlığın kolektif bir evrim sürecinde olduğu anlayışı vardır ve şimdiki zamanın ihtiyacı barışın, adaletin ve birliğin küresel boyutta aşama aşama kurulmasıdır.

Kelime Kökeni
Bahai kelimesinin Türkçedeki kullanımı “Bahailik yanlısı kimse” şeklindedir ve yine Türk Dil Kurumu, Bahailiği “XIX. yüzyılda Babilik'ten doğup İran'dan başka Avrupa ve Amerika'da da yayılmış olan bir din” olarak tanımlar. Bu kelime Arapçada “görkem” ve “nur” gibi anlamları bulunan Baha (بهاء) sözcüğünden türemiştir.

Tanım
1800'lerde İran'da Babî inancının uzantısı olarak doğan bir dindir. Bahâîliğin ortaya çıkışında İran toplumunun içinde bulunduğu sosyal ve kültürel şartların önemli bir yeri vardır. 19. yüzyılın başlarında İran’da kurtarıcının beklendiği bir dönemdir. İran’da idarenin son derece baskıcı bir yönetim anlayışı içinde olması ve kitlelerin ekonomik olarak giderek ezilmesi gibi hususlar, insanların kendilerini adalete kavuşturacak bir kurtarıcı beklemesine neden olmuştur. İran hükümeti ülkedeki iç ve dış karışıklıklara bir çözüm getirememiştir. Halk ülkedeki huzursuzluktan oldukça rahatsız olmuştur. Hükümetin ülkede tam olarak otorite kuramaması ulemanın halk üzerindeki etkisinin artmasına sebep olmuştur. Bu sebepler doğrultusunda Bahâîlik kendisine taraftar bulmakta zorlanmamıştır. Irkçılık, sınıfçılık ve dinî grup taassuplarının hakim olduğu bir dönemde renkleri, ırkları ve dinleri ne olursa olsun bütün insanların bir olduğu iddiasıyla ortaya çıkan Bahâîliğin dikkatleri üzerine toplaması normal sayılabilir. Bahâî Tarihi, 1844'te Bab'ın (Seyyid Ali Muhammed) yeni bir çağın gelmekte olduğunu ve yeni bir peygamberin geleceğini ilan etmesiyle başlar. Bahâîliğin kurucusu, lakabı Bahaullah olan Mirza Hüseyin Ali'dir. 21 Nisan 1863'te Bağdat'ta sürgünde iken peygamberliğini ilan etmiştir.

Tarihi bilgiler
Seyyid Ali Muhammed (Bab) (Bab, Arapça'da kapı demektir), kendisinin tüm Müslüman âleminin beklediği kişi olan "Kaim", "Mehdi" olduğunu 23 Mayıs 1844'te Şiraz'da ilan etti. Binlerce kişi Bab'a inanarak "Babi" oldu. Bu gelişmeler ve onun eski dinî yapıya göre çok yenilikçi ve radikal fikirleri ortaya koyması İran'da işkencelere ve baskılara yol açtı. Bab, 1850'de Tebriz şehrinde kurşuna dizildi. Birçok Babi ise yine İran'da değişik feci işkence yöntemleri ile öldürüldü. Bab'ın ölümünden sonra Babi'lere Mirza Hüseyin Ali (Bahaullah) liderlik etti. Bahaullah ve beraberindekiler İran Kaçar yönetiminin baskısıyla, Osmanlı Devleti ile yapılan görüşmeler sonunda Bağdat'a sürgün edildi. Bahaullah 1863'te burada, Bab'ın gelişini müjdelediği kişinin kendisi olduğunu ve insanlık tarihinde bütün önceki dinlerin gelmesini vadettiği "Dünya'nın bir vatan gibi olacağı, insanların artık savaş yapmayı öğrenmeyecekleri" Mehdi çağının gelmiş olduğunu ilan ederek Bahâî Dini'nin yeni ilkelerini açıkladı. Öte yandan, Bahaullah'a inanmayıp, ona karşı da çıkan, Bahaullah'ın üvey kardeşi Mirza Yahya, “Subh-i Ezel” adlı ayrı bir inanca öncülük etmiş ve daha sonrasında Kıbrıs'a sürgün edildikten sonra, günümüzde Kıbrısta yaşayan Ezelilerinde temelini atmıştır. Kardeşi Kıbrıs'ta sürgündeyken, Bahaullah'ta hayatının 40 yılı Osmanlı Devleti'nin topraklarında geçirmiştir. Osmanlı Devleti'nin Bahaullah ve Bahâîlere sürgün dışında bir baskısı olmamıştır, İran'daki gibi hayatlarına yönelik şiddet görmemişlerdir.12 Aralık 1863'te vardığı Edirne'de bu tarihten itibaren 5 yıla yakın yaşadı.

Bahâî Dünya Merkezi İsrail'in Hayfa şehrindedir. 1868'ten itibaren Bahaullah ve ailesinin ve beraberindeki inananlarının o tarihte Osmanlı toprağı olan Akka Kalesine (bugün İsrail'de Akdeniz kıyısında) sürgün edilmesi ve orada vefatına kadar yaşamaya devam etmesi sonrasında Akka'nın hemen yanındaki Hayfa şehri, Bahâî Dünya Merkezi'nin yeri oldu. Bahâîlik Birleşmiş Milletler'de temsil edilmekte ve Dünya'daki gayrisiyasi alanlarda sosyoekonomik projelere katkıda bulunmak için çalışmaktadır.

Öğretileri
Bahâîlikteki bâzı öğretiler;

Allah birdir.
Tüm ilahi dinlerin temeli birdir.
İnsanlık âlemi birdir.
Din bilim ve akıl ile uyum içinde olmalıdır.
Irksal, dinsel, etnik taassuplar terk edilmelidir.
Kadın ve erkek eşittir.
Genel barış için çalışılmalıdır.
Eğitim zorunludur ve evrensel eğitim hedeflenmelidir.
Serbest düşünce ile gerçek araştırılmalıdır.
Aşırı zenginlik ve yoksulluk kaldırılmalıdır.

Kutsal yazılar ve ibadetler

Kutsal kitaplar

Temel yasaları ve dinin şeri hükümlerini içeren Kutsal kitap olan Kitab-ı Akdes (En Kutsal Kitap, Akdes Kitabı), İkan Kitabı [Kitab-ı İkan- Tevrat, İncil ve Kur'an'daki bâzı ayetlerin açıklamasını ve bâzı ilahiyat konularını içeren bir kitap. İkan, Arapça'da kesin bilgi demektir(ikan, yakin, yakinen vb.)], Saklı Sözler (Kelimat-ı Meknune), Kurdun Oğlu Risalesi gibi kitaplardır. Bahâîler, tüm dinlerin Kutsal Kitaplarının (Tevrat, İncil, Kur'an, Bhagavad Gita ve diğerleri) tek bir sistemin parçaları ve insanlığın ortak dinsel mirası olduğuna, kutsallıklarını yitirmediğine inanırlar.

İbadet

Bahâîlikte dua, namaz ve oruç gibi yasalar vardır. Namaz, bireysel yapılan bir tapınmadır ve toplu namaz yoktur. 2-21 Mart tarihleri arasında Kutsal Sayı 19'dan oluşan bir Bahâî ayı süresince oruç tutulur. Dua, namaz, oruç bireyin kendi sorumluğundadır; temel amacı yaşamı konusunda onu meditasyona yöneltmek, karakterini düzeltmesinde yol göstermektir.

Bahâî takvimi

Dünyanın Güneş etrafındaki bir tam dönüşünü bir yıl kabul edildiği Bahâîlikte, Takvim her biri 19 gün olmakla 19 aya bölünmüştür. Artık kalan 4 gün ise Gregoryen Takvimine göre şubata denk gelen ay olan "mülk ayı" 'na ilave edilmiştir.
Bahâî takviminde ilk ay Baha Ayı olup, yılbaşı kabul edilen 21 Mart Nevruz Bayramı olarak kutlanır. Takvimin son ayı olan Âlâ ayında ise 19 gün boyunca oruç tutulur ve Güneş'in Koç Burcu'na girmesiyle oruç terk edilerek Nevruz Bayramı kutlanır.

Bahâî takvimi
Ay Adları Başlangıcı
1. Baha 21 Mart
2. Celâl 9 Nisan
3. Cemâl 28 Nisan
4. Azamet 17 Mayıs
5. Nur 5 Haziran
6. Rahmet 24 Haziran
7. Kelimât 13 Temmuz
8. Kemâl 1 Ağustos
9. Esmâ 20 Ağustos
10. İzzet 8 Eylül
11. Meşiyet 27 Eylül
12. İlim 16 Ekim
13. Kudret 4 Kasım
14. Kavl 23 Kasım
15. Mesail 12 Aralık
16. Şeref 31 Aralık
17. Sultan 19 Ocak
18. Mülk 7 Şubat
Artık Günler 26 Şubat -
1 Mart (dâhil)
19. Alâ 2 Mart

Bahâî dîninde Dünya barışı, Dünya görüşleri
Bahailiğe göre dünya barışı sadece mümkün olmakla kalmayıp aynı zamanda kaçınılmazdır. Barışa, insanların eski davranış kalıplarına inatla sarılmasının sebep olacağı akla hayale sığmaz dehşetteki olaylardan sonra mı ulaşılacak, yoksa şimdi müşaverelerle belirecek iradenin tasarrufu ile mi kucak açılacak; bu, tüm dünya sakinlerinin önündeki bir seçimdir.

Dünyanın tek bir ülke olması, insanlığın vatanı olarak yeniden örgütlenmesi ve yönetimi için ilk temel şart, insanlığın birliğini kabul etmektir. Dünya barışını kurma çabalarının başarısı için bu ruhani prensibin evrensel ölçüde kabulü gereklidir. Bunun için, evrensel olarak beyan edilmeli, okullarda öğretilmeli ve sosyal yapıda içerdiği organik değişikliğe hazırlık olarak her millete devamlı olarak ifade edilmelidir.

En zararlı ve inatçı kötülüklerden biri olan ırkçılık barışın en büyük engellerinden biridir. Irkçılık uygulaması, bahanesi ne olursa olsun, insanlık onurunun en çirkin bir şekilde ihlalini teşkil eder.

Zengin ve yoksul arasında ölçüsüz farklılık, şiddetli bir ıstırap kaynağı olarak Dünya'yı, hemen hemen savaşın eşiğine getiren bir istikrarsızlık halinde tutmaktadır.

Makul ve meşru bir vatanseverlik dışında, dizginlenmemiş bir milliyetçiliğin yerini daha geniş temelli bir bağlılığın, tüm insanlık sevgisinin alması gerekir. Bahaullah şöyle demektedir: Dünya tek bir ülke ve insanlar onun vatandaşlarıdır. Dünya vatandaşlığı kavramı, bilimin ilerlemesi sebebiyle Dünya'nın tek bir mahalleymiş gibi daralmasının ve milletlerin tartışmasız şekilde birbirine bağımlı olmasının doğrudan bir sonucudur. Dünya milletlerinin hepsini sevmek insanın kendi memleketini sevmesini dışlamaz.

Dinsel çatışmalar tarih boyunca sayısız savaşlara ve çarpışmalara neden olmuş, ilerlemeye büyük bir engel teşkil etmiş, her dinden veya dinsiz insanlar için gitgide menfur hale gelmiştir. Bütün dinlerin mensupları, bu çatışmanın ortaya çıkardığı temel sorunlara bakmaya ve açık seçik cevaplar aramaya razı olmalıdırlar.

Kadınların özgürlüğü, iki cins arasında tam eşitliğin sağlanması, barışın daha az kabul edilmekle beraber, en önemli ön şartlarından biridirp. Ancak kadınlar insan girişiminin her alanında tam ortaklığa kabul edilirse, uluslararası barışın boy vereceği ahlâkî ve psikolojik ortam oluşabilir.

Tüm din ve ırklar birdir: “Hiç şüphesiz hangi milletten, hangi ırk veya dinden olursa olsun, tüm insanlık ilhamını bir İlahi Kaynaktan almaktadır ve tek Tanrı'nın kuludur.”

Diğer dinlere göre Bahâîlik
Birçok kaynağa göre Bahâî dini, yeni dinî akımlar arasında sayılmaktadır. Bâzı görüşlere göre, 19. yüzyılda doğmuş, başlıca büyük dinler ve diğer inançları sentezlemeye çalışan hümanist ve barışçıl bir dinsel harekettir; bâzılarına göre bir din sayılmamaktadır. Bahâîliği bir din olarak kabul edenler arasında, tarihsel kökeni nedeniyle onu İbrahimi dinler arasında sayanlar da vardır.

Başta İslâm, Hristiyanlık ve Musevilik inananlarının Bahâîlik ile çatıştığı ve karşı olarak öne sürdüğü noktaların başında "son din, son peygamber inanışı" sayılabilir; çünkü bu üç dinin mensuplarında da, doğru yolda olma, bir daha başka peygamber gelmeyeceği inancı görülebilir. Örneğin Müslümanlıktaki son din kavramı gibi, Hristiyanlıkta Yeni Ahit'te geçen "Alfa benim, Omega da benim" -yani ilk benim, son da benim- sözlerinden kaynaklanan sonluk inanışı, Musevilikte de temelini kutsal kitap Tanah'tan alan, Tanrı'nın seçilmiş tek dini olma inancı vardır. Bahâîliğe göre ise bu ifadelerin kastettiği şey, bu dinlerin peygamberlerinin aslında aynı dini ve aynı öğretileri diriltmekte olduğu; dolayısıyla dinlerin bu noktada birbiriyle çelişik olmadığıdır.

Bahâîlik, Dünya'nın birçok ülkesinde resmî din olarak tanınmakla birlikte bâzı yerlerde bu söz konusu değildir. Özellikle doğduğu ülke olan İran'da başlangıcından itibaren meydana gelen baskılar ve ölümler sonrasında, Dünya'nın birçok kıtasına Bahâîlerin göçü yaşandı. Doğuşundan itibaren geçen 150 yıllık sürede bu göçler yüz binlerle sayılabilecek kadardır. İran'daki Bahâîler halen kamu hizmeti ve üniversite öğrenimi haklarından yoksun durumdadırlar.

Bahâî Mabetleri

Bahâî Mabetleri (Arapça'da "Meşriku'l Ezkâr" olarak bilinir), her dinden kimsenin sessiz olmak koşuluyla bildikleri şekilde ibadet edebilecekleri mekânlardır. Şimdiye dek her kıtada bir tane olacak şekilde yedi tapınak inşa edilmiştir. Bu tapınakların ortak özeliği, bir kubbelerinin ve dokuz girişlerinin olmasıdır. Bu dokuz giriş Dünya'da dokuz dinin varolduğuna ilişkin Bahâî inancını yansıtır.

İlki Aşkabat'ta 1908'de hastane, okul, hotel gibi başka birçok birimi içeren bir kompleks olarak inşa edilmişti. 1938’e kadar hizmet veren bu tapınak Sovyet rejimi tarafından ibadete kapatıldı; 1962’de bir depremle yıkıldı.

1953 yılında ABD'nin Illinois eyaletinde Şikago'nun kuzeyinde bir Bahâî mabedi tamamlandı. (Bakınız: resim)

Daha sonra inşa edilen mabetler sırasıyla şu ülkelerdedir: Uganda(Kampala), Avustralya (Sidney yakınında), Almanya (Frankfurt’un dışında), Panama (Panama City yakınında), Batı Samoa (Apia), Hindistan (Yeni Delhi), Şili (Santiago)

Hindistan, Yeni Delhi’deki Bahai Mabedi, 1986’da tamamlandı ve pek çok mimari ödül aldı. Şili, Santiago'daki Bahai Mabedi ise Ekim 2016'da tamamlandı ve 19 Ekim 2016'da kapılarını açtı

Bahâîlikte kadın

Bahâîler; kadını toplum hayatının tüm aşamalarında yer alması için teşvik ederler. Ancak bu teşvik Umumi Adalet Evi Kanunları mucibinde erkekler tarafından sınırlandırılır. Kadınlar, Mahalli ve Millî Adalet Evi’ne üyelik hakkına tam olarak sahiptirler. Mahalli ve Merkezi Ruhani Mahfil’lerin her ikisine de üye olabilmeleri idari işlerde tam bir hakka sahip olmaları anlamı gelir. Bahâîler, Abdülbahâ’nın bu görüşünü kabul ederler. Bu görüşün arkasında ilahi bir yol göstericilik olduğunu ve bir hikmet bulunduğunu ifade ederler. Kadınların, Yüce Adalet Evi üyeliğinden muaf tutulmaları, kadın ile erkeğin işlevlerinde eşitlik olmaması gerçeği, taraftarlardan herhangi birisinin diğerinden, yaratılışça daha üstün veya daha aşağı olduğu veya haklara sahip olmadıkları anlamına gelmemektedir. Bahâî dininde kadın yeryüzünde erkekle eşit haklara sahip, dinde ve toplumda önemli yeri olan bir varlıktır. Kadın erkek herkesin ödevi, Emri tebliğ etmek ve öğretmektir. Kadının kendisi için mümkün olan en yüce mertebeden men edildiği sürece erkeğin de mukadder mertebesine yükselebilmesi mümkün görülmez . Bahâî dininde beşeri faziletlerin kadın ve erkeğe eşit derecede ait olması sebebiyle, Tanrı huzurundaki saygınlık cinsiyete değil, yüreğin temiz ve aydın olmasına bağlıdır. Bahâîler, kadının ilerleme ve becerilerindeki eksikliğini, onun fırsat ve eğitimindeki eşitlik ihtiyacına bağlı olduğunu belirtirken, bu eşitlik ona verilmiş olsaydı, kadının da kabiliyet ve kapasitede erkeğin muadili olacağını savunmuşlardır. Yine Bahâîler, insanların mutluluğunun ve esenliğinin kadın ve erkeğin eşit derecede gelişmesine bağlı olarak gerçekleşeceğini, zîrâ onların her ikisinin de birbirlerinin yardımcısı ve tamamlayıcısı olduğunu savunur. Bahâullah, tüm hanımların eğitilmesini emrederek, kadın-erkek herkesin eşit haklara sahip olduğunu ve her iki cinsiyetin eğitimlerinde farklılık olmaması gerektiğini bildirmiştir. Tanrı katında cinsiyetin bir özelliği yoktur. Düşüncesi temiz, eğitimi üstün, ilmi başarıları büyük, hayırseverliği fazla olanlar ister kadın, ister erkek olsun, ister siyah, ister beyaz olsun tüm meziyetleriyle mümtaz olurlar ve bundan başka bir fark da yoktur . Kadınla erkeğin eşitliği Bahâî öğretileri tarafından garanti edilse de, toplumsal rollerinin kadına yüklediği bâzı kaçınılmaz sorumlulukları vardır. İstedikleri mesleği seçme hakkına sahip olsalar da kendi doğurdukları çocukların ilk öğretmeni olmak durumundadırlar.

Bahâîler kadınların iştirak etmesinin uygun olmadığı bâzı meselelerin varolduğunu söylerler. Örneğin bir düşman hücumu karşısında, toplumun hararetli bir savunma içinde bulunduğu zamanlarda hanımlar askeri hizmetlerden muaf tutulmuşlardır.
______
 Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 2 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping