10-20-2018, 09:50 PM
HAYBER KALESİ’NİN FATİHİ
52- Hz. Muhammed Hayber kalesini fethetmek için yarı yola kadar gitmişti. O zaman Medine’de bulunan Yahudilerin Müslüman ordusunu arkadan vuracaklarını duyar. Bunun üzerine Hz. Ali’yi gönderir. Hz. Ali o Yahudilerin hepsini sürgün edip Şam’a gönderir. Ve Müslüman ordusuna kavuşur. Hayber Kalesi’ne varırlar. Kalenin gayet muhkem yedi tane burcu vardı. Yani yedi duvarla çevrili idi. Kale yüksek duvarların şekli de aşağıdan yukarıya harman şeklinde az mesafe ile kaleyi çevirmişlerdi. Kuran-ı Kerim’de bu duvarlara “Husun” şeklinde geçer. Hz. Muhammed (saa) birinci günü sancağı Ebu Bekir’e teslim eder. Ebu Bekir kaleyi fethetmeden geri kaçar. İkinci günü sancağı Ömer’e teslim eder. Yine fethetmeden geri kaçar, hayatını da zor kurtarır, suçu askerlerine atar, askerleri de suçu ona atarlar. Bunun üzerine Peygamber “Yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki, Allah ve resulünü sever, Allah ve resulü de onu severler. Allah kaleyi onun eliyle fethedecektir, o kerrardır, firar (geri kaçanlardan) değildir.” buyurdu. Herkes bu şerefe nail olmak istedi. Sonra peygamber sancağı Hz.Ali’ye verir. Hz.Ali kaleye yürür. İlk önce kırk kulaç genişliğinde olan su hendeğini aşar. Fakat Yahudiler, yağmur gibi ok fırlatmaya devam ederler. Hz. Ali’nin karşısına Yahudilerin en büyük yiğidi, bir ordu bedelinde saydıkları “Merhab” Çıkar. Merhab Hz. Ali’ye “sen kimsin” diye sorar. Hz. Ali: “Benim o kimseyim ki annem adımı Haydar koymuştur” dediğinde Merhab’ın kalbine korku düşer. Çünkü Merhab’ın annesine bir falcı kadın: “Senin oğlunu Haydar isimli bir şahıs öldürecektir” demişti. Merhap savaşmaktan çekinip geri döner, bu arada Şeytan insan şeklinde görünüp “Dünyada kim bilir ne kadar Haydar vardır, artı bir kadının sözüne mi inanacaksın” deyip Merhab’ı Hz. Ali ile savaşmasını ikna eder. Merhab geri döner. Hz. Ali’nin yanına gelip ona kendi kahramanlıklarını anlatan beyitler okur, Hz. Ali de ona cevap olarak beyitler okur. Hz. Ali’yle çarpışırken Hz. Ali Zülfikarı kaldırıp parlar ve ona öyle bir darbe indirir ki, Merhab’ın başındaki taştan başlığını, kafasını, altındaki atı ikiye böler, o darbeyle kılıcı yere çarpar, yer yarılır, su fışkırır. Hz. Ali Merhab’ın işini bitirdikten sonra diğer yahudilerle çarpışmaya başlar, bu arada yere düşürür, bir Yahudi onun kalkanını alıp kaçar. O anda Hz. Ali 44 kişinin açıp kapatabildiği demirden olan koca Hayber Kalesi’nin kapısını tutup sallamaya başlar. Kapı sallandıkça tüm kale sarsılmaya başlar. Orada duvar nöbetçilerinden biri Hz. Ali’ye ne yapıyorsun? Diye sordu. Hz. Ali’de: Kalenin kapısını koparacağım, dedi. Nöbetçi şöyle cevap verdi: Yahu sen kapıyı koparacaksın, ama bütün kale duvarları sallanıp yıkılacak. Hz. Ali de: Kale duvarları yıkılırsa bana ne. Dedi. Yahudi, bu büyük kudreti Hz. Ali’den görünce: Ey Kahraman, sen kimsin? Dedi. Hz. Ali: Ben Ebu Talib oğlu Ali’yim, sizin Tevrat’ta ismim “İliyya”dır, der. Yahudi: Ya Ali, sana ricam başını açar mısın? Senin İlya olup olmadığını bileyim, der. Hz.Ali başını açınca başından muazzam bir nur semalara kadar yükseldiğini görür, o anda Yahudi (şükür olarak) secdeye kapanır. İslamiyeti kabul edip: Ey Ali, benim dinim senin dinin üzerindedir, deyip iman eder.
Ardından Hz. Ali kapıyı koparır, onu hendeğin üzerine köprü durumuna getirir. Ancak kapı hendeğin iki ucuna yetişmeyince Hz. Ali mübarek elini kapı ile ile tutar ve İslam askeri o kapının ve İmam Ali’nin elinin üzerinden içeri geçerler. Böylece kalenin birinci duvarından içeri girmişlerdi. Hz. Ali kapıyı kalkan olarak kullanıp onunla savaşmaya başlar. Çarpışmanın sonunda kapıyı bırakır. İslam askeri altı burcu geçmeğe muvaffak olurlar. Fakat yedinci burcu geçmek mümkün değildi. Çünkü gayet muhkem idi. Yahudilerin hepsi de yedinci burçta kalenin içine yerleşmişlerdi. Müslümanlar düşünüp taşındıktan sonra Resulullah (saa)’a şöyle bir teklifte bulundular: Ya Resulullah, Hz. Ali’yi mancınık vasıtası ile atalım kalenin içine insin. Bu şekilde yedinci duvarı da geçmiş oluruz. Bu karar derhal tatbik edildi. Hz. Ali havanın üzerine basarak yedinci burca yürüdü. Hz. Ali yedinci burcun üzerinde durup Arap kabileleri arasında meşhur ve korkunç narasını bu Yahudilerin üzerine atmıştı. Onlar Hz. Ali’yi yedinci burcun üstünde ve o korkunç naralarını işitince herkes kaçar ve yükleyebileceği kıymetli eşyaları alır, alamadıklarını da kırmaya başlayıp Müslümanların onlardan yararlanmalarını önlemeye çalışırlar. Sonunda İslam ordusu Hz. Ali’nin vasıtasıyla yedinci burcu geçerler. Yahudilerin evleri basıldı ve kale fetih olunur.
Kuran-ı Kerim bu fetih olayını şöyle anlatır: “Onlar, husunlarının (Kalelerinin) kendilerini Allah’tan koruyacağını zannetmişlerdi. Halbuki Allah, onlara hesaba katmadıkları yerden gelince kalplerine korku saldı. Kendi evlerini kendi elleriyle yıkmaya başladılar, müminlerde aynı tahribatı yaptılar. İbret alın ey basiret sahipleri. (Haşr - 2-3)
53- İmam Muhammed’ül Bâkır (as) şöyle rivayet etmiştir:
“Hz. Ali (as) Hayber Kalesi kapısının halkasına yapışıp sarstıkça, kale yerinde sarsıldı. Hatta Ahtab’ın kızı Ümmü Habibe tahtından düştü. Yüzü, gözü yaralandı. Savaştan sonra o kapıyı seksen kişi birleşip yerinden oynatamadı.”
(Muhammed Emin Hirevi “Mearic’ün Nübüvve” (Altıparmak Peygamberler Tarihi) S.645 / Enis Emir “İlim Kapısı İmam-ı Ali” S.27 / )
54- Şair Kumru Hz. Ali’yi şöyle övmüştür: “…Hayber Kalesi’ni yıkmak senin için zor bir iş değil, senin saçının her bir teli isterse bin tane Hayber kalesi yıkar ya Ali. Eğer Cebrail kanadını yeryüzüne açmasa idi, Merciyik savaşında senin kılıcın ile dünya bölünüp parçalanacaktı. Senin kılıcından çıkan kıvılcım eğer şimşek olsaydı, İslam düşmanlarını yakıp kavurur, evlerini harap ederdi…”
(Kumru “Kenz’ül Mesâip” S. 35 Can Yayınları İstanbul 1995 )
55- Hz. Ali’ye Hayber kalesini nasıl kopardın, diye sorduklarında şöyle buyurdu: “Allah’a ant olsun ki, Hayber kapısını cismani kuvvetle değil, Rabbani kuvvetle söktüm.”
(Siret-i Halebi c.3, s.37 / Müsned Ahmet bin Hanbel c.6, s.8 / İbni Ebil Hadit' in "Şerhu Nehc' ül Belağa" c.1, s.4 / Siret-i Zeyni Dıhlan (Siret-i Halebi kenarında) c.2, s.201 / el-Hilli “Nehc'ül Hak ve Keşf'üs Sıdk” s.250)
Genç Abdal bir şiirinde şöyle demiştir:
Muhammed Ali geldi dünya yüzüne
Zülfikar’ı çekti kavga yüzüne
Kafirler içinde hava yüzüne
Mancınıkla kendini atan Ali’dir.
52- Hz. Muhammed Hayber kalesini fethetmek için yarı yola kadar gitmişti. O zaman Medine’de bulunan Yahudilerin Müslüman ordusunu arkadan vuracaklarını duyar. Bunun üzerine Hz. Ali’yi gönderir. Hz. Ali o Yahudilerin hepsini sürgün edip Şam’a gönderir. Ve Müslüman ordusuna kavuşur. Hayber Kalesi’ne varırlar. Kalenin gayet muhkem yedi tane burcu vardı. Yani yedi duvarla çevrili idi. Kale yüksek duvarların şekli de aşağıdan yukarıya harman şeklinde az mesafe ile kaleyi çevirmişlerdi. Kuran-ı Kerim’de bu duvarlara “Husun” şeklinde geçer. Hz. Muhammed (saa) birinci günü sancağı Ebu Bekir’e teslim eder. Ebu Bekir kaleyi fethetmeden geri kaçar. İkinci günü sancağı Ömer’e teslim eder. Yine fethetmeden geri kaçar, hayatını da zor kurtarır, suçu askerlerine atar, askerleri de suçu ona atarlar. Bunun üzerine Peygamber “Yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki, Allah ve resulünü sever, Allah ve resulü de onu severler. Allah kaleyi onun eliyle fethedecektir, o kerrardır, firar (geri kaçanlardan) değildir.” buyurdu. Herkes bu şerefe nail olmak istedi. Sonra peygamber sancağı Hz.Ali’ye verir. Hz.Ali kaleye yürür. İlk önce kırk kulaç genişliğinde olan su hendeğini aşar. Fakat Yahudiler, yağmur gibi ok fırlatmaya devam ederler. Hz. Ali’nin karşısına Yahudilerin en büyük yiğidi, bir ordu bedelinde saydıkları “Merhab” Çıkar. Merhab Hz. Ali’ye “sen kimsin” diye sorar. Hz. Ali: “Benim o kimseyim ki annem adımı Haydar koymuştur” dediğinde Merhab’ın kalbine korku düşer. Çünkü Merhab’ın annesine bir falcı kadın: “Senin oğlunu Haydar isimli bir şahıs öldürecektir” demişti. Merhap savaşmaktan çekinip geri döner, bu arada Şeytan insan şeklinde görünüp “Dünyada kim bilir ne kadar Haydar vardır, artı bir kadının sözüne mi inanacaksın” deyip Merhab’ı Hz. Ali ile savaşmasını ikna eder. Merhab geri döner. Hz. Ali’nin yanına gelip ona kendi kahramanlıklarını anlatan beyitler okur, Hz. Ali de ona cevap olarak beyitler okur. Hz. Ali’yle çarpışırken Hz. Ali Zülfikarı kaldırıp parlar ve ona öyle bir darbe indirir ki, Merhab’ın başındaki taştan başlığını, kafasını, altındaki atı ikiye böler, o darbeyle kılıcı yere çarpar, yer yarılır, su fışkırır. Hz. Ali Merhab’ın işini bitirdikten sonra diğer yahudilerle çarpışmaya başlar, bu arada yere düşürür, bir Yahudi onun kalkanını alıp kaçar. O anda Hz. Ali 44 kişinin açıp kapatabildiği demirden olan koca Hayber Kalesi’nin kapısını tutup sallamaya başlar. Kapı sallandıkça tüm kale sarsılmaya başlar. Orada duvar nöbetçilerinden biri Hz. Ali’ye ne yapıyorsun? Diye sordu. Hz. Ali’de: Kalenin kapısını koparacağım, dedi. Nöbetçi şöyle cevap verdi: Yahu sen kapıyı koparacaksın, ama bütün kale duvarları sallanıp yıkılacak. Hz. Ali de: Kale duvarları yıkılırsa bana ne. Dedi. Yahudi, bu büyük kudreti Hz. Ali’den görünce: Ey Kahraman, sen kimsin? Dedi. Hz. Ali: Ben Ebu Talib oğlu Ali’yim, sizin Tevrat’ta ismim “İliyya”dır, der. Yahudi: Ya Ali, sana ricam başını açar mısın? Senin İlya olup olmadığını bileyim, der. Hz.Ali başını açınca başından muazzam bir nur semalara kadar yükseldiğini görür, o anda Yahudi (şükür olarak) secdeye kapanır. İslamiyeti kabul edip: Ey Ali, benim dinim senin dinin üzerindedir, deyip iman eder.
Ardından Hz. Ali kapıyı koparır, onu hendeğin üzerine köprü durumuna getirir. Ancak kapı hendeğin iki ucuna yetişmeyince Hz. Ali mübarek elini kapı ile ile tutar ve İslam askeri o kapının ve İmam Ali’nin elinin üzerinden içeri geçerler. Böylece kalenin birinci duvarından içeri girmişlerdi. Hz. Ali kapıyı kalkan olarak kullanıp onunla savaşmaya başlar. Çarpışmanın sonunda kapıyı bırakır. İslam askeri altı burcu geçmeğe muvaffak olurlar. Fakat yedinci burcu geçmek mümkün değildi. Çünkü gayet muhkem idi. Yahudilerin hepsi de yedinci burçta kalenin içine yerleşmişlerdi. Müslümanlar düşünüp taşındıktan sonra Resulullah (saa)’a şöyle bir teklifte bulundular: Ya Resulullah, Hz. Ali’yi mancınık vasıtası ile atalım kalenin içine insin. Bu şekilde yedinci duvarı da geçmiş oluruz. Bu karar derhal tatbik edildi. Hz. Ali havanın üzerine basarak yedinci burca yürüdü. Hz. Ali yedinci burcun üzerinde durup Arap kabileleri arasında meşhur ve korkunç narasını bu Yahudilerin üzerine atmıştı. Onlar Hz. Ali’yi yedinci burcun üstünde ve o korkunç naralarını işitince herkes kaçar ve yükleyebileceği kıymetli eşyaları alır, alamadıklarını da kırmaya başlayıp Müslümanların onlardan yararlanmalarını önlemeye çalışırlar. Sonunda İslam ordusu Hz. Ali’nin vasıtasıyla yedinci burcu geçerler. Yahudilerin evleri basıldı ve kale fetih olunur.
Kuran-ı Kerim bu fetih olayını şöyle anlatır: “Onlar, husunlarının (Kalelerinin) kendilerini Allah’tan koruyacağını zannetmişlerdi. Halbuki Allah, onlara hesaba katmadıkları yerden gelince kalplerine korku saldı. Kendi evlerini kendi elleriyle yıkmaya başladılar, müminlerde aynı tahribatı yaptılar. İbret alın ey basiret sahipleri. (Haşr - 2-3)
53- İmam Muhammed’ül Bâkır (as) şöyle rivayet etmiştir:
“Hz. Ali (as) Hayber Kalesi kapısının halkasına yapışıp sarstıkça, kale yerinde sarsıldı. Hatta Ahtab’ın kızı Ümmü Habibe tahtından düştü. Yüzü, gözü yaralandı. Savaştan sonra o kapıyı seksen kişi birleşip yerinden oynatamadı.”
(Muhammed Emin Hirevi “Mearic’ün Nübüvve” (Altıparmak Peygamberler Tarihi) S.645 / Enis Emir “İlim Kapısı İmam-ı Ali” S.27 / )
54- Şair Kumru Hz. Ali’yi şöyle övmüştür: “…Hayber Kalesi’ni yıkmak senin için zor bir iş değil, senin saçının her bir teli isterse bin tane Hayber kalesi yıkar ya Ali. Eğer Cebrail kanadını yeryüzüne açmasa idi, Merciyik savaşında senin kılıcın ile dünya bölünüp parçalanacaktı. Senin kılıcından çıkan kıvılcım eğer şimşek olsaydı, İslam düşmanlarını yakıp kavurur, evlerini harap ederdi…”
(Kumru “Kenz’ül Mesâip” S. 35 Can Yayınları İstanbul 1995 )
55- Hz. Ali’ye Hayber kalesini nasıl kopardın, diye sorduklarında şöyle buyurdu: “Allah’a ant olsun ki, Hayber kapısını cismani kuvvetle değil, Rabbani kuvvetle söktüm.”
(Siret-i Halebi c.3, s.37 / Müsned Ahmet bin Hanbel c.6, s.8 / İbni Ebil Hadit' in "Şerhu Nehc' ül Belağa" c.1, s.4 / Siret-i Zeyni Dıhlan (Siret-i Halebi kenarında) c.2, s.201 / el-Hilli “Nehc'ül Hak ve Keşf'üs Sıdk” s.250)
Genç Abdal bir şiirinde şöyle demiştir:
Muhammed Ali geldi dünya yüzüne
Zülfikar’ı çekti kavga yüzüne
Kafirler içinde hava yüzüne
Mancınıkla kendini atan Ali’dir.
______
Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..