10-28-2018, 12:35 PM
Araştırmacı Yazar Ali Yıldırım, İstanbul Sarıyer’de Ayazağa Cemevi yanında ve Alevilerin yoğun yaşadığı mahallede yapılan korsan hoparlörle yüksek sesli ezan uygulamasına sert tepki gösterdi. Bunun 1980’li yıllarda uygulanan kablolu asimilasyon benzeri olduğunu belirten Yıldırım, bunu yapanların bir an önce bulunup haklarında işlem yapılmasını istedi.
İstanbul’da Ayazağa’da cemevinin bulunduğu sokakta elektrik direklerine korsan hoparlör bağlanarak yüksek sesle ezan okunması tepki çekmeye devam ediyor.
Cemevi yöneticilerinin korsan hoparlörün kaldırılması yönündeki girişimleri sonuçsuz kalırken, Sarıyer müftülüğü hoparlörün kendi bilgileri dışında bağlandığını yazılı belge ile doğruladı.
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Ayazağa Cemevi’nin dilekçesine yönelik cevap veren Sarıyer Müftülüğü, bahsedilen yerde kendilerine ait hiçbir ezan sisteminin bulunmadığını söyledi.
Ancak olayın gündeme gelmesinden bu yana hiçbir gelişme yaşanmazken, aksine bazı çevreler tarafından mahalle sakinlerine yönelik tehditler yöneltildi. Müftülüğe, valiliğe, belediyeye ve kaymakamlığa konuya ilişkin dilekçe ile başvuruda bulunan cemevi yönetimine şimdiye kadar herhangi bir dönüş olmadı.
Araştırmacı Yazar Ali Yıldırım İstanbul’da Ayazağa’da cemevinin bulunduğu sokağa yetkililerden habersiz hoparlör bağlanarak yüksek sesle ezan okunmasıyla ilgili PİRHA’ya konuştu.
“BU BİR KABLOLU ASİMİLASYONDUR”
Yıldırım, “Biz bu gelişmeleri daha önceki yıllarda kablolu asimilasyon olarak değerlendirmiştik. Bu kablolu asimilasyon biliyorsunuz Alevi köylerine cami yapılamayan yerlerde kablo ile ilçe merkezlerinden çekilen kablolarla hoparlörlere takılarak köyü bir anlamda cami varmış gibi, bir camiden yapılacak her türlü dini yayını bu hoparlörler aracılığı ile yapmak anlamına geliyordu” dedi.
Kaplolu asimilasyonun 1980’li yıllarda uygulanan bir yönetem olduğunu belirten Yıldırım, “Alevi köyleri cami yapılmasını kabul etmediler ve buna karşılık bir asimilasyon yöntemi olarak geliştirilmişti. Şimdi bunun İstanbul gibi bir Metropolde gündeme gelmiş olması son derece şaşırtıcı ve ilginç daha doğrusu soru işaretleri taşıyor” diye konuştu.
“BİR PROVOKASYON GİRİŞİMİDİR”
Yıldırım konuşmasına şöyle devam etti:
“Bugün bu reddedilmiş bir anlayış, bir yaklaşım ama karşımıza yeniden ısıtılıp sunulmuş durumda. Bunun araştırıldığında hiçbir sorumlusunun olmadığı görülüyor. Hiç kimse biz yaptık demiyor. Yani bu da ayrıca bir soru işareti. Ne Diyanet ne ilçe, ne kaymakamlık. İstanbul Sarıyer bölgesinde özellikle cemevimizin olduğu bölgede yapılan bir tür provokasyon olarak değerlendirmek lazım.”
LAİKLİĞİN ÖNEMİNE VURGU
“Bunun bir sahibi yok, bir ihtiyaç yok. Camilerin olduğu bir yerde insanlar zaten ibadetlerini yapıyor. İbadet edecek olanlar, müslümanlar ibadetlerini camilerde yapıyorlar” diyen Yıldırım şunları kaydetti:
“Bu bir provokasyon diye düşünüyorum, nitelendiriyorum ben. Bir taciz aynı zamanda. Bu yeniden bir anlamda kablolu asimilasyonun hortlaması anlamına da geliyor. Şu zamanda yani toplumda gerçek anlamda da bir hoşgörünün karşılıklı sevgi, saygı ihtiyacının en yoğun olduğu zamanlardayız. Alevi toplumu insanların ibadetine, inançlarına, ritüellerine ilişkin, bunların olmaması yönünde herhangi bir tavır içerisinde değiller. Daha doğrusu kimsenin inancını, ibadetini engellemek ya da onlara yönelik bir karşı tavır içerinde değilken, kendilerine yönelik bu türden bir durum kabul edilebilecek bir şey değil. O nedenle laiklik meselesi burada tekrar gündeme geliyor.”
“DEVLET BİR İNANÇ YANINDA TAVIR ALMAMALI”
Yıldırım, ”Yani devletin bir inancının olmaması gerektiğini, devletin bir inanç yanında tavır almaması gerektiğini, bunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz. O yüzden ben bu kablolu asimilasyona bir an önce son verilmesi gerektiğini, sorumlular kimse onların bir an önce ortaya çıkartılması ve haklarında gerekli işlemlerin yapılması gerektiğini de düşünüyorum” şeklinde konuştu.
“İNSANLAR İBADETLERİNDE ÖZGÜRDÜR, HİÇ BİR ŞEKİLDE ZORLANAMAZ”
Bu korsan hoparlör tacizinin sadece Ayazağa’da Alevilerin sorunu olmadığını bütün Alevi toplumunun, laiklikten yana demokrasiden yana olan, insanım diyen herkesin sorunu olarak değerlendirmesi gerektiğine işaret eden Yıldırım, “İnsanlar ibadetlerinin gereklerini kendi bildikleri şekilde yapmalıdırlar. Devlet bunun sorumlularını biran önce açığa çıkarmak zorundadır diye düşünüyorum” dedi.
______
Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..
Aşığın hikâyesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor..